Yapmayın Efendiler! Halk Can Derdinde, Siz Hâlâ Koltuk Peşindesiniz…
Türkiye, tarihinin en derin ekonomik, toplumsal ve siyasi krizlerinden birini yaşıyor. Pazarda filesini dolduramayan emekliden, iş bulamayan gence; umutsuzluktan yurtdışına kaçan beyinlerden, sokakta yalnız bırakılan hayvanlara kadar bu ülkenin her canlısı belirsiz, güvensiz ve endişe içinde. Yarın neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz.
Tam da bu yüzden halk güçlü, kararlı ve umut veren bir muhalefet bekliyor. Ancak ne yazık ki CHP, bu büyük beklentinin aksine kendi içine kapanmış, enerjisini halkın sorunlarına değil, kendi iç çekişmelerine harcıyor. “Değişim” adıyla başlayan süreç; mezhep imaları, yolsuzluk suçlamaları, ırkçı söylemler, sosyal medyada linç kampanyalarıyla bir iç savaş sahnesine dönüştü.
Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Ne Ekrem İmamoğlu, ne Özgür Özel, ne de Kemal Kılıçdaroğlu bu zehirli iklime “dur” diyebildi. Herkes kendi pozisyonunu korumanın telaşındaydı. Partinin geleceği ise bu sessizliğin altında ezildi.
—
CHP seçim kaybetti. Evet, bu ağır bir yenilgiydi. Kaybeden ekip için serzeniş doğaldı. Ancak kazananların daha büyük bir sorumluluğu vardı: Normalleşmek, birleştirmek, toparlamak… Ne yazık ki bu da yapılmadı. Partide kutuplaşma daha da derinleşti. Özellikle Ekrem İmamoğlu gibi halkın nezdinde cumhurbaşkanlığı potansiyeli taşıyan bir lider, parti içindeki mücadelede erken ve hoyratça öne sürülerek sistemli biçimde yıpratıldı.
Bu süreçte Kılıçdaroğlu’na yönelik itibarsızlaştırma kampanyaları, bazı belediyelerin desteklediği yazar ve medya kanalları eliyle yürütüldü. 13 yıl genel başkanlık yapmış, hâlâ hatırı sayılır bir kitleye hitap eden bir siyasetçiye karşı bu denli hoyrat, düşmanca ve “AKP usulü” bir karalama kampanyası yürütülmesi, vicdanları rahatsız etmiştir.
CHP, içindeki enerjiyi halkın yararına değil, birbirini alt etmeye harcadı. Sonuç mu? Kendi potansiyel adaylarını elleriyle itibarsızlaştırdı. Birbirini şikayet eden “değişimciler”, bu şikayetleriyle iktidarın eline koz verdi. Kongreye gelen delegelerin kim olduğu, nasıl belirlendiği tartışması bir yana, ortada büyük bir iç teslimiyet süreci yaşandı.
—
Peki bundan sonra ne yapılmalı?
CHP, artık kendi içine bakmaktan vazgeçmeli. Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu ve Mansur Yavaş bir masa etrafında toplanmalı. Birlikte halkın karşısına çıkmalı. Tek karede verilecek bir fotoğraf bile bu karanlık sürece umut katabilir. Mesaj açık olmalı: “Biz birlikteyiz. Kimin haklı olduğundan çok, halkın hakkını savunmak için buradayız.”
Bu bir güç kavgası değil, bir var olma mücadelesidir. Halkın alım gücü erimiş, umutları tükenmişken; muhalefet hâlâ sosyal medya algısıyla, belediye destekli PR operasyonlarıyla vakit kaybedemez. CHP, halkın gerçek gündemini konuşmalı: Yoksulluk, hukuksuzluk, geçim derdi ve sosyal çöküş.
Eğer bu yapılmazsa, muhalefet değil iktidar olmak; barajı geçmek bile hayal olabilir.
Yapmayın efendiler.
Bu halkın artık dayanacak gücü kalmadı. Birbirinizi değil, halka sırtınızı yaslayın. Kimin kazandığı değil, halkın insanca yaşayıp yaşayamayacağıdır esas mesele.
“Zafer, birbirini alt edenlerin değil; el ele yürüyenlerin olur.”
Erkan CEYLAN
EGEDE YAŞAM ::: Özgür İnternet Gazetesi
Halkın ve Sadece Haklının Yanında…
YAŞASIN CUMHURİYET…
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ…