ATATÜRK tarafından çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelen Melhame-i Kübra
İfadesi ile anılan Türk Kurtuluş Savaşının Yunan cephesine karşı savaştığı önemli bir muharebedir.
Sakarya Meydan Muharebesi, Anadolu Türk tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Yunan General Papulas tarafından Yunan ordularına Ankara’ya harekât emri verilmişti.
Savaşı Yunan tarafı kazansaydı TBMM, Sevr Antlaşması’nı kabul etmek durumunda kalabilirdi.
General Anastasios Papulas başlangıçta bu harekâta şiddetle karşı çıktı. Papulas’a göre Yunan ordusunu ıssız ve yolsuz Anadolu topraklarının derinine sürüklemek sonuçları ağır olabilecek bir maceraydı.
Öte yandan savaş karşıtı örgütlerin ordu içine sızdırdığı broşürler Yunan askerinin savaşa olan inancını önemli ölçüde kırmıştı.
Ancak Papulas kamuoyundan gelen yoğun baskılara ve “Ankara Fatihi” olmanın cazibesine karşı koyamayarak ordusuna taarruz emri vermişti.
TBMM ordusu, Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’ndeki yenilgisinden sonra cephe kritik bir duruma düşmüştü.
Cepheye gelerek durumu yerinde gören ve komutayı eline alan TBMM Başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi birliklerinin Yunan ordusuyla arada büyük bir mesafe bırakılarak Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesine ve savunmayı bu hatta devam ettirmesine karar verdiler.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, “Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.
Onun için küçük, büyük her cüzütamı (birlik), bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder.
Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur. ” emrini vererek muharebeyi geniş bir alana yaydı.
Böylece Yunan kuvvetleri de karargâhlarından uzaklaşıp bölünmüş olacaktı.
TBMM,3 Ağustos 1921’de Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa’yı azlederek, aynı zamanda Başvekil ve Millî Müdafaa Vekili de olan Fevzi Paşa’yı bu makama da atadı.
22 Temmuz 1921’de Sakarya Nehri doğusuna çekilmeye başlayan Türk ordusu, güneyden kuzeye 5. Süvari Kolordusu (Çal Dağı güneyinde), 12, 1, 2, 3, ve 4. gruplar ile Mürettep Kolordu birinci hatta olacak şekilde tertiplendi.
Çekilişin hızlı bir şekilde tamamlanmasından sonra Yunan birlikleri taarruz pozisyonu için tam dokuz gün Türk birlikleri ile karşılaşmadan yürüdü. Bu yürüyüşün hangi yöne doğru olduğu Türk keşif birlikleri tarafından tespit edilerek cephe komutanlığına bildirildi.
Bu savaşın kaderini belirleyecek stratejik hatalardan biri oldu. Yunan taarruzu baskın olma özelliğini kaybetti. Ancak 14 Ağustos’ta ileri harekâta geçen Yunan ordusu, 23 Ağustos’tan itibaren 3. Kolordu ile Sakarya Nehri doğusundaki Türk kuvvetlerini tespit, 1. Kolordu ile Haymana istikametinde, 2. Kolordu ile Mangal Dağı güneydoğusunda kuşatıcı taarruza başladı. Fakat bu taarruzlarında başarısız oldular.
Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı;
5713 ölü, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289’dur.
Yunan ordusunun zayiatı ise 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007’dir.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde çok fazla subay kaybı olduğu için bu Muharebeye “Subay Muharebesi” adı da verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk bu muharebe için “Sakarya Melhame-i Kübrası” yani kan gölü, kan deryası demiştir.
Yunanlar için geri çekilmek haricinde başka bir seçenek kalmadı. Geri çekilirken Türk sivil halkına karşı yaptığı tecavüzler, kundaklamalar ve yağmacılık sonucunda 1 milyonun üzerinde sivil Türk evsiz kaldı.
Mayıs 1922’de Yunan Ordusu Başkomutanı General Anastasios Papoulas ve kurmay heyeti istifa etti. Yerine General Georgios Hatzianestis atandı.
Mustafa Kemal Atatürk, ünlü “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” sözünü bu savaşa atfen TBMM’de söylemiştir. Muharebenin ardından Miralay Fahrettin Bey, Miralay Kâzım Bey, Miralay Selahattin Adil Bey ve Miralay Rüştü Bey, mirliva rütbesine terfi ettiler ve paşa oldular.
Mustafa Kemal Paşa TBMM tarafından müşir (Mareşal) rütbesine terfi ettirildi ve kendisine gazi unvanı verildi.
Atatürk, Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar bir askeri rütbesi olmadığını, Osmanlı Devleti tarafından verilmiş olan rütbelerin yine Osmanlı Devleti tarafından alınmış olduğunu belirtir. Nutuk’ta şu ifadeleri kullanır: “Sakarya muharebesi neticesine kadar, bir rütbe-i askeriyeye haiz değildim. Ondan sonra, Büyük Millet Meclisince Müşir (Mareşal) rütbesi ile Gazi unvanı tevcih edildi. Osmanlı Devleti’nin rütbesinin, yine o devlet tarafından alınmış olduğu malûmdur.”
Sakarya Muharebesinin sonuçları ;
1. Sakarya Savaşı’nın kazanılmasıyla, Türk milletinin savaşın kazanılacağına olan inancı yerine gelmiştir.
2. İstanbul’da, tüm camilerde Sakarya’da hayatını kaybeden askerler için mevlitler okunmuştur. O ana kadar, Ankara’ya mesafeli duran İstanbul basınında dahi bir sevinç duygusu oluşmuştur.
3. Uluslararası toplumun (özellikle İngiltere’nin) TBMM güçlerine bakışı değişmiş ve Yunanistan, arkasındaki İngiltere desteğini kaybetmiştir.
4. 13 Eylül 1683 tarihinde II. Viyana Kuşatması ile başlayan Türk geri çekilmesi yine bir 13 Eylül günü bu savaş ile durmuş, yeniden ilerleme başlamıştır. Bu yönden bu savaşın sembolik önemi de Türk Tarihi açısından çok fazladır.
100 km.lik bir alanda cereyan eden bu savaş 22 gün ve gece kesintisiz devam etmiş Yunan ordusuna geri çekilmesinden başka bir seçenek bırakmamış olan muzaffer askerlerimizin, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve komutanlarının muhteşem zaferiyle sonuçlanmıştır.
Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun, bu gün hikaye gibi dinlediğimiz o tarihi dönemlerde bu vatan, canlarını feda eden bu kahramanlar sayesinde dimdik ayakta durmaktadır.
Sevgilerimle…
Haşmet GÜRBÜZ
Genel Sanat Yönetmeni
EGEDE YAŞAM
Özgür İnternet Gazetesi – Halkın Yanında
egedeyasam.net
egedeyasam.com