Kaplumbağanın Son Mektubu
Haziran sonu, Temmuz başıydı…
Ortalık cehennem sıcağı.
Yaprak hışırtılarının sesi,
rüzgârın eşliğinde.
Cırcır böceklerinin bağırtısı…
Bir ağacın gölgesinde sığıntıydım.
Kolumu kaldıracak hâlim,
adım atacak mecalim yoktu…
Çıtır çıtır bir ses duydum önce, uzaklarda bir yerden.
Davulun sesi gibi hoş.
Cırcır böcekleri bir bir susuyordu…
Sesler bana doğru yaklaşıyordu.
Yaklaştıkça sıcaklık da nedense artıyordu…
Bir şeyler yolunda gitmiyordu anladığım.
Sıradan günlerden farklı şeyler oluyordu…
Tepelerde başlayan ışıklı gösteri.
Gittikçe aşağılara doğru iniyordu…
Hızla bana doğru yaklaşıyordu.
Toz muydu, duman mıydı etrafı saran.
Yönümü bulamaz oldum birden.
Kısılıp kaldım olduğum yere.
Sonra göz gözü görmez oldu.
Bitkiler, tüm hayvanlar ağlıyordu.
Bir hışımla doğruldum.
İçgüdülerim kaçmam gerektiğini söylüyordu.
Koşmaya başladım gücüm yettiğince.
Evim sırtımda,
yüküm ağır…
Kaç adım atabildiğimi hatırlamıyorum.
Ya ben çok yavaş kaldım.
Ya da yangın çok hızlı ilerliyordu…
YAKTIĞINIZ CAN KADAR YANACAKSINIZ
Diyelim ki;Biz öldük, siz kaldınız…
Diyelim ki,Kurudu ormanlar,
nehirler,yuvalarında kuşlar…
Diyelim ki,Ateş olup küller üfürdünüz memlekete.
Baktınız;
Kalmamış yakacak tek bir ağaç,
Sönmeyen ocak, Akacak tek damla gözyaşı.
Sonra..?
Geçip ortasına ölümün düğününü mü kuracaksınız..?
Diyelim ki kurdunuz;Külden ağaçlar,
Uçmayan kuşlar, Ağıtlar, Bu ziftli yaslar,
sarmışken toprağı…
Mutlu mu olacaksınız..?
Bize nasip bunca kalp ağrısından size,
Tatlı huzurlar kalır mı dersiniz..?
YAZIK..!!!
Davaya ibadet diye diye, toprağına ihanet edensiniz.
Lakin unutmaz toprak..!!!
Bakın göreceksiniz..
Yakan,Yıkan,Bozan,
Ölüm saçan, ellerinizden,
ayırmayın gözünüzü…
Onlar boğacak sizi…
Yavaş ve acı içinde kesilecek nefesiniz,
henüz gelmeden eceliniz…
Yaktığınız can kadar yanacaksınız…
Nazım Hikmet
Turan ÇATAL
Araştırmacı Gazeteci-Yazar
EGEDE YAŞAM
Özgür İnternet Gazetesi – Halkın Yanında