Sevgili yurdumun eli öpülesi kadınları;
Öncelikle kısaca şunu belirtmekte yarar görüyorum. KADIN-ERKEK yetiştirme yetisini vede yetkisini elinde bulundurmakta olan kadınlarımız, ANAERKİL sistemde, orta asya TÜRK Boylarının kurmuş olduğu zaruri düzenden kaynaklanan önce EŞ,sonrada ANA olmanın zorunlu yüklemesiyle, erkeklerin uzun aylar boyunca akınlara çıkmalarının bıraktığı boşluğu en başta lider konumundaki BEYin eşi olan KADINANA ve yardımcıları hem obayı yönetmiş, gereğinde de erkeksiz kalan boyların savunmasını dahi yapmak zorunda kalmışlardır.
Çok derin olan bu konunun daha da detayına girmeden, buradan yola çıkarak ATAERKİL diye gösterilen eskiden beri süregelen yanlışı düzeltmek adına aslında ANAERKİL bir toplum olduğumuzun tespitini teslim etmek zorundayım.
Bu bağlamda, bizler toplumu yöneten erkek egemen kültüre sahip görünsek bile,bunun altında yatmakta olan bizleri doğurup,büyütüp ana dilimizi öğreten ve hatta ilk şiddeti kısmen gördüğümüz, ”aslan parçası” söylemleriyle büyütüldüğümüz, elleri öpülesi emekleri üzerimizde asla silinmeyecek, haklarını kolay kolay ödeyemeyeceğimiz KADINLARIMIZ-ANALARIMIZ…
Ne oldu da !, içinde yaşadığımız çağda,bu kadar meta haline geldiler.?
Elbette burada ”FAHİŞELİK” müessesesinin ilk ROMA İmparatorluğundan beri bilinçli, yönetimsel,bedeli belli tarife karşılığında yapılmağa başlandığı gerçeğini gözardı etmeden, en kolay para kazanmanın yolunu bulmuş ve bundan da fazlasıyla memnun olmuş biz erkeklerin varlığının tespitinide sabitledikten sonra,bunu konumuzun dışında tutarak kalemimin rotasını günümüzde yaşananlara odaklamak isterim.
Bu ilişkilere toplum bazında bazı yanlış bakış açısına dayanarak, konuyu KADIN-ERKEK değil, İNSAN ilişkileri bakımından ele almak gereklidir diye düşünmekteyim, buna dayanarak ilk çağdan beri ”EŞ SEÇİMİ” konusunda çok basit bir döngü süregelmekteydi.
Neydi bu döngü ?..
Erkek dışarda evin ihtiyacı olan besini bulacak, Kadın da evle ilgili her işi yapacak,aynı zamanda erkeğine çocuk doğuracak,düz mantıkla bu yaklaşım sonucunda toplumların alt yapısı ve nüfus dağılımı ”ilkel planlamayla”karşılanacak, ilk başlarda kadının özel istekleri göz ardı edilerek,aslolanın ”HİYERARŞİK YAPIDA ” ilk sırada AÇLIK giderilecek,sonra barınma sonra diğerleri gelecek.
Hepimizin bildiği gibi bu kısır döngünün binlerce yıl sürdüğü kabaca bakıldığında ise hala bu sıralamanın aynen korunduğunu görmekteyiz, kadın burada ki rolünün önemi çok iyi bilmekte, ve bu uğurda İNSANİ değerlerinden ödün verme pahasına bunu korumaktadır.
21.Yüzyılda ise kadınlar bu rolün getirisini eksileri ve artılarıyla daha bilinçli tartabilmektedir.Bu bağlamda daha bilinçli bakış açısıyla, bu durumu biraz daha lehlerine çevirmenin yollarını ararken maalesef bazı yanlışları da ister istemez yapmaktalar.
Bu aslında tamda bir İKTİDAR SAVAŞI’na dönüşmüştür.
Erkek ilkel çağlardan beri bu iktidarı her biçimde kaybetmemek adına savaşlar vermiş,bu uğurda yeri geldiğinde yaşamını bile kaybetmiştir.
Aslında bu beyhude uğraş hiç bir sonuç getirmemektedir sebeb; zaten İKTİDAR HER ZAMAN KADININ ELİNDEDİR, ve böylede kalacaktır,bu iktidarı en kaba anlamda bile seks ritüeli açısından ele alsak, erkeğin doğası gereği iktidarının zirve noktası kadınınkinin ancak % 20 sini karşılar.
İşte tamda bu yıpratıcı sonucun farkında olupta dile getirmekten pek hoşlanmayan biz erkekler,bu %20 yi bile kaybetmemek adına savaşmaktayız.
Günümüze geldiğimizde TV lerin evlilik proğramlarında ki canım ülkemin profil Kadın örnekleri, inanın ki 20 sinden 70 şine bunun farkındadır, hep zorlamalar bunun üzerinedir. Bu ülkede maaşlar Devletin Çalışanına verdiği ücretler belliyken,bir erkek ondan beklenildiği gibi EVİ-YATI-KATI-ARABAYI , babadan kalma zengin değilse,namusunla dürüst çalışan helal ekmek getirme çabasında olan bir konumda nasıl karşılasın.!
Peki kadınlarımız bunun farkında değil mi?..
Elbette farkında ..ama o iktidar savaşının dayanılmaz orgazmı onları bu yolda terletmeğe devam edecektir.
Bazı kadınlarımızın bu yolu sürekli ön planda tutmalarıyla, evlenemeyen erkeklerimiz,evlilik dışı ilişkilerin de ”ZİNA” baskısını da gözardı etmeden, bir eşe duyulan, doğal ve normal ihtiyaçlarını META haline getirmiş karşı cinsin yerine, neyi koymalılar ki bu tatminsizlik normale dönsün, acaba eşcinsel ilişkilerin artması bununda doğal sebeb sonuç ilişkisi mi ? bunu sosyologlara bırakmakta yarar var.
Bu ülkemin fedakar kadınları ne olur ,artık içinde bulunduğunuz çağın gerekliliğini biraz olsun ”maddesel çıkar ”ilişkisinden koparıp, sadece sizler gibi İNSAN olan karşı cinsinize biraz daha duyarlı yaklaşımlarla, yeme içme gibi seksinde doğal bir ihtiyaç olduğunun bilincine vararak, kendinizi kullanılmış hissiyle tanımlamadan, bunun karşılıklı doğal bir süreç olduğunun bilinciyle hareket edip,hoşgörü saygı ve sevgi tuğlalarıyla, örülmüş, duvarların,her türlü depreme dayanabileceğini,bu çatı altında daha sağlıklı kuşakların yetişebileceğini, gelecekte ki toplum örgüsünün daha sıkı ve dayanıklı olabileceğini unutmayın.
Şunu da kesinlikle gözardı etmeyin,sevgili canlarım, sizler KADINLARIMIZ, yarınların soyumuzun da eğiticisi,yol gösterici, modern çağa ayak uyduracak yolda ki ; DENİZFENERLERİMİZ siniz.
Yaşam hepimize adil olmayabilir,bu farklılıklar bizim İNSAN olmakta ki en önemli en can alıcı noktamızdır, bize düşense hoşgörümüzü sevgimizi asla yitirmemektir.
Hoşluklarla kalın, hoşgördüm…
Haşmet GÜRBÜZ
Genel Sanat Yönetmeni
EGEDE YAŞAM
Özgür İnternet Gazetesi – Halkın Yanında
egedeyasam.net
egedeyasam.com