EKSİK FAZLADAN ÇOK YER KAPLAR
Eksik, fazladan çok yer kaplar
Fazla;
Makro’dan mikro’ya doğru gideceğim.
Yaşam da ne fazla?
Birinci dünya savaşı, ikinci dünya savaşı, soğuk savaş sonucu dünyada egemen olan güçler, gücü elde ederken akıllarını, bilimi, realist bilgiyi kullanarak başarabilmiş küresel güçler Emperyalizm, Siyonizm diyebiliriz.
Aklını kullanmayan, aklını sadece;
Aklını kullanmaya teşebbüs edenleri, kullanmamaları için her tür, korku, ahlak zafiyeti, yoldan çıkma, hikayeleri ile korkutan, sefaleti, cehaleti, gafleti yücelterek ebedi saadeti sağladığını sağlayan,
ben bilmem beyim bilir, ben bilmem dedem bilir, ben bilmem şeyhim bilir, bilmediği, bilemediği, bilmek istemediği için ‘Haşmetli hünkarım sen çok yaşa’ zihinselliğindeki toplumun yarattığı bataklıktan yayılan balçığın kokuşmuş kokusu çok fazla.
Toplumsal olarak ne fazla?
Yarım asra yaklaşan yaşamımda gördüğüm, hissettiğim dibin en dibindeki ekonomimiz,
Antik kalıntı, fosilleşmiş değer öğretilerinin paradigmasında ki, değersizlik, hiçlik, yetersizlik sarmalın da sıkışmış biçarelerin kahramanlık sevdaları…
Gerçek amacının, sevgi, saygı, güven duygusunun tüm boyutları ile yaşanabilmesi için var olan, gönül birlikteliğinin sağlanması gereken evlilik olgusunda, kutsal ailenin! Bazı narsist, faşist fertlerinin kendilerini önemli! zannedebilmek için kullandıkları bir platform olduğu,
Bazı hegamonik erkeklerin demir yumruğunu her daim kullanabildiğini hemcinslerine göstererek, başarılı! olduğunu ispatladığı,
Maalesef biz kadınların nezdinde,
aile; güneş sistemi, dünya bir erkek, o erkek etrafında kendimizi dünyanın uydusu olarak konumlandırdığımız, amaçsızca dönerek kimi zaman Hilal gibi küçülüp, kimi zaman Dolunay gibi büyüyerek onay beklemeyi kendimize reva gördüğümüz,
’Galaksimizin hiçliği çok fazla’
Bireysel olarak ne fazla?
Lügatin de sevgi, saygı, aşk, güven, özgürlük, bilim, sorgulama, bireysellik, bağımsızlık, hür irade, tercih kelimeleri olmayan, olamayan duyar duymaz Ahlakçı! söylemlere sarılan toplum mühendislerinin ebedi argümanları ‘Saygı’ adı altında; Korku, yasak, ceza, azap, gazap, tehdit, suçlama, tenkit, yargılama özneli ‘Yüce’ üslubuna sahip Ataerkil ve Feodal kültürün yarattığı duygusal, fiziksel, şiddet
Sarmalı çok fazla…
Bireysel bazda eril zihniyetin iktidar ve hegemonya anlayışının sürebilmesi için devamlı pompalanarak empoze edilen korku, utanma, suçluluk, duygusunun yarattığı boğulma hissi çok fazla.
Kendine bir hayrı olmayan, kendini bulamamış yaş olarak büyük, düşünce olarak bebek zihinli, (Bebeklerin melek, masum özelliklerinden bahsetmiyorum) ebeveynlerin hayata hazırlayamadığı çocukların acı dolu yürekleri ile yaşamlarında, bedenlerinde, büyüdükçe toplumda yarattıkları ‘Kaos çok fazla…
Sorumlulukları, zorunluluktan dolayı alan, tek eşlilikten sıkılmış, yürümek istemediği yolda zorla yürümek zorunda kalan bireylerin içsel isyanlarının şikayet,sızlanma ve şiddetle çıkardıkları gürültü çok fazla…
Şimdi Mikro ‘dan Makro’ ya gidelim
İçindeki sonsuz yaşam ışığını görmezden gelmesi sağlanmış,
Kendine yabancılaştırılmış bu toplumda
Ne EKSİK?
SEVGİ
Her şeyden önce kendine Sevgi…
Biricik, eşsiz ve çok değerli olduğuna inanç
Kendine hürmet, kendine özen,
Kendine itina
Kendi olma
Kendine özsaygı
Kendini keşfetmek
Kendi gerçeklerini gerçekleştirmek
Kendi yeteneklerinin farkına varmak
Kendinde var olan potansiyelini uygulamak…
Kendi öz benliğini onurlandırdığı bir hayat
Biricikliğinin bilincinde olan kişinin yaşam sayfasını önüne alıp,
kendi istediği kalemle hayatını güzelliklerle bezeyip ANLAMLI yaşamını kendisinin yaratması gerek…
Dünyaya bir defa geldik, yalnız kaldığımızda ebedi dostumuz canımızla baş başa kalıyoruz.
Gönül sarayımızı eşkiyaların tarumar etmesinden var gücümüzle koruyalım.
Eksikliğin yarattığı boşluk çok fazla, maalesef ki bu boşluğu şeytanın dünyada cirit atan narsist temsilcileri dolduruyor…
Hiçbir şey canımdan değerli değil.
En kıymetli benim diyebilmeliyiz…
Şule BECER
Ressam – Yazar
EGEDE YAŞAM ::: Özgür İnternet Gazetesi
Halkın ve Sadece Haklının Yanında…
YAŞASIN CUMHURİYET…
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ…

