Özgür İnternet Gazetesi – Halkın ve Sadece Haklının Yanında…
üst… MEDENİ KANUN VE KADIN

BENDE YAZAR OLDUM..!

0 11.306

‘’Şu ömrümün yarısını kitap editörlüğüne yarısını da gazeteciliğe verdim, yayın dünyasında son bir kaç yıldır şahit olduğum kadar rezalete ömrümce şahit olmadım.

Efendim birincisi yayınevleri insanları kısa sürede şuna inandırdı: Kitap mı yazdın? Yayınlanmasını mı istiyorsun? Pamuk eller cebe! Pardon?? Öyle şey olmaz, yayınevi bir kitabı yayınlamak istiyorsa yazarına telif öder ve yayınlar.

Yayınlanmaya değer bulmuyorsa da yayınlamaz. Mesele bu kadar net.
İkincisi tanıtım meselesi. Yayınevi kitabının satılmasını istiyorsa eskiden çok etkili bir kaç dergi vardı, onlarda eleştiri ve röportaj yayınlanırdı kitap da yazar da bu yolla rüştünü ispat ederdi (çünkü kimse “öylesine ” yazmaz, röportaj da yapmazdı).

Şimdi nasıl? Billboard’lar, dizilerde görünmeler, partiler, sticker’lar, yazarla kadın dergilerinde filan sayfa sayfa röportajlar , çoğunlukla yazarın özel bağlantıları, gayretleri veya şöhreti sayesinde oluyor, yayınevi yine pek etkili bir aktör değil.
Peki yayınevinin işi, kitap için yazardan parasını alıp matbaada bastırıp dağıtımı yapmaktan mı ibaret?
Birçoğu için maalesef evet. Ve maalesef bu “küçük hesapçı maceraperest ruhlar” hâlâ “İlk 100 kitaptan sonra refaha ereriz” efsanesine fena halde inanıyorlar! Tek dertleri (ne olduğu önemli olmaksızın) kitap yayınlamak.’’
Alıntı:.HABERTÜRK-HANDE ŞARMAN.

Bazı kendini ‘’Yazar’’olduğu şüphesine kaptıran bunu tüm iyi niyetleriyle ortaya koyan insanlara gelince bunu kendi egolarını tatmin etmek adına ve GERÇEK YAZAR’ lara çamur atmadan yapmalarında,cebinde de parası oldukça kitap basmalarında sorun yok.

Sorun bu bireylerin imza günlerini, kendi çaplarında bir kitapevinin şemsiyesi altında yapmaları,kitap fuarlarında küçücük bir standı kiralayarak,tek kitapla sergi açmalarına göz yumulması ve bu bağlamda zaten bu konuya fransız olan canım ülkemin insanlarının böylece bu kadar, çok Yazar’a sahip olmuş bir ülkede sevinçle gururla bu kişilerden bahsetmeleri..
Bu ülkede niceleri bu uğurda ‘’Kalem kırmış’’ düşüncelerini yada hayallerini yazıya dökmüş,karşılığında beş parasız üstelik birde Hapis yatmış, bunu da iyi bir Yazar olmanın olmazsa olmaz koşuluymuş gibi özümsemiş Gerçek Edebiyat Emekçilerine yazık değil mi ?..

Durumdan vazife çıkaracak olan, bahsi geçen anlatıma konu olan arkadaşlar, şimdi bana veryansın edebilirler.
Burada bir itirafta bulunayım bende şiirlerimi basıma hazır hale getirmiş beklemekteyim tek bir farkım var sizlerden, o da bu ayrımı çok iyi bildiğim için cebimden para vererek değil,içeriği gerçek anlamda Edebi bulacak,buna değer verip basımı yapacak karşılığında da üç kuruşta olsa telif hakkının teslim edilmesini kanıksanmış değerler manzumesinde basıma değer bulunduğunun ifadesi olarak algılayacak yayınevi arayışındayım, fakat artık düzenin geldiği son demde çoğu yayınevi kendini buna adamışlıktan uzak,’’ parayı veren düdüğü çalar’’ misali anlayışla çalışmaktadır.çünkü 2 kitap yazdım onlar kişisel eğitim alanında ve maalesef parasını cebimden ödediğim gibi eşe dosta da bedava dağıtmaktan başım döndü.

Bu ülkede her türlü kavram karmaşası içinde kavramları kavrayamama alışkanlığımız giderek ezber davranışlarla da desteklenerek çok vahim durumlara gelmiştir.
Hala sanat ve sanatçı kavramını bilemediğimiz gibi, bunu o kadar başıboş bıraktık ki, ses icracılarından tutunda ,oyunculuk yapanlara kadar herkesler kendini SANATÇI olarak tanımlamaktadır.
Bu konu epeyce uzun okuma şansınızın olmadığını düşünerek konuyu kısa tutmak adına çok kısa bir sanat ve sanatçı tanımı yapmak istersem;
SANAT;
Her hangi bir konuda,fikirde,yada ham maddeyi bir beceriyle kullanıma hazır hale getirmekle uğraşan İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacını yansıtmasının görsel,işitsel,duygusal,yazınsal,kurallar manzumesinde ortaya konmasına ‘’sanat’’bunu icra eden kişiye de ‘’SANATÇI’’ denmektedir.

Burada asıl olan konu,üretimdir, ham bir düşünceden yada maddeden üretim yapılması Zanaat icrasıdır.çok basit bir örneklemeyle bir ses icracısına ülkemizde olduğu gibi ‘’sanatçı’’değil yorumcu,solist,okuyucu,hanende denir,oysa bir ayakkabı imalatçısına ‘’kunduracıya’’ Zanaatkar denir.

Kavramlara özen göstermessek, asıl bu kavramın içini dolduranlara yazık etmiş, dahası da o insanlara ait olduğu değeri verememenin boşluğuyla,maddi dünyalarına da zarar vermiş oluruz.
Her şeyde olduğu gibi işin içinde yine sevgi var ne iş yapıyorsan yap onu severek yapmak o işe karşı ruhen bütünlük kazanmaktır,çok değerli sanatçılarımız ne yazık ki iki şarkıcı türkücünün üç beş mankenin yada bir iki resim çizenlerin yüzünden sanat ve sanatçı kavramının içinde ki girdaptan çıkamayarak heba olup gitmektedir.
Sevgilerimle..

 

Haşmet GÜRBÜZ
Genel Sanat Yönetmeni

 

 

 

 

 


 

0 0 votes
YAZI PUANI
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x