Özgür İnternet Gazetesi – Halkın ve Sadece Haklının Yanında…
29 ekim cumhuriyet bayramı

Emeklilerin Statü Kaybı ve Emeklilikle Başlayan Sorunlar

0 5.725

Emeklilerin Statü Kaybı ve Emeklilikle Başlayan Sorunlar

Latince kökenli olan ve Fransızcadan Türkçeye geçen “statü” kelimesi bir kimsenin toplum içindeki mevkii, konumu ve pozisyonu anlamındadır. Soy, cinsiyet, aile, akrabalık ilişkileri ve yaş “temel statüler”dir. Bunlar bireyin iradesine bağlı değildir. Mühendislik, avukatlık, öğretmenlik, doktorluk gibi bireyin kendi tercihi ve çabasıyla “kazanılmış statüler” de vardır. Çalışma ve başarı ile statü farklılıkları ortaya çıkar. Birey gücünü, nüfuzunu sahip olduğu statüden alır ve yaptığı meslekle değer kazanır. Günlük yaşantı içinde herkesin birden fazla statüsü olabilir. Bir kişi evde baba, okulda öğretmen, bir sendikada da yönetici olabilir. Bir statü diğeriyle anlam kazanır.

Toplumun gelişmişlik düzeyi ile statü arasında bir ilişki vardır. Feodal toplumlarda veya kast sistemlerinde kişi, soyu ve ailesi ile önemli iken, kapitalist toplumlarda ekonomik gücün yanında bireysel kapasite ve yetenek de önemlidir.


Emeklilikte statü

Emeklilik, bireylerin çalışma yaşamlarının yasal ve kurumsal düzenlemelerle sona erdiği bir dönemdir. Emekliliğin başlaması ile bireylerin önceki çalışma dönemlerinde sahip oldukları rol, statü, alışkanlık ve gelir seviyeleri de değişir. Sonuçta emekli, yeni duruma uygun rol ve görevleri hemen kabullenmekte zorlanır. Çağdaş, uygar ülkelerde, emekli olacaklara önceden emekliliğe uyum eğitimi verilirken, ülkemizde bu konuda, böyle bir uygulama henüz yaşama geçirilmemiştir. Emekliliğe uyum sağlama, kişiden kişiye değişmektedir. İşini önemli bir statü, kimlik ve bağımsızlık kaynağı olarak görüp değişime karşı olanlar için, emekliliğe uyum sağlama çok daha zordur.

Sosyal statüsünü kaybeden ve geliri azalan emeklilerin çoğunda değersizlik duygusu öne çıkar. Özellikle yüksek maaş alarak, üst düzey makamlarda görev yapan bürokratlar için emeklilik bir kâbustur. Temsil ettiği kurumun başında binlerce personeli yöneten, itibar gören ve yüksek maaş alan bu bürokratlar, emekli olarak sıradan bir kişi konumuna hiçbir zaman düşmek istemezler. Çalışırken lüks devlet konutlarında ikamet eden, kendilerine tahsis edilen pahalı makam araçlarına binen, yan ödemelerle maaşı katlanan bu kişiler, emeklilikle birlikte sahip oldukları bu imkanlardan da mahrum kalacaklarının bilincindedirler. Bu konumdaki emeklilerin birçoğu özel kararnamelerle” danışman”, “akil insan” ve” yönetim kurulu üyesi” sıfatlarıyla yeni makamlarına atanırlar. İşi gereği görev aldığı kurumun toplantılarına katılanlarda, ” huzur hakkı” adı altında ücret alırlar.

Emekli olan birçok bürokrat, işçi ve kamu sendikalarının genel başkanları da seçimlerde aday olup milletvekili, belediye başkanı veya belediye meclisi üyesi seçilmektedirler. Öte yandan üst rütbeli askeri personelin kimisi bazı özel şirketlerin güvenlikle ilgili yönetimlerinde görev alırken, kimisi de elinde işaret çubuğuyla televizyonlarda askeri konularda yorumculuk yapmaktadır. Alanında çok iyi olan avukat, doktor, mühendis, öğretmen ve teknik elemanlar da emekli olmalarına rağmen meslekleriyle ilgili özel kuruluşlarda çalışmaktadırlar. Emeklilerin çoğunluğunu oluşturan milyonlarca emekli ise TÜİK’ in gerçek dışı enflasyon rakamları nedeniyle açlık sınırı altında yaşamaya devam ediyor. Borç batağına sürüklenerek, kredi tuzağına düşürülen ve ödenmeyen borcu nedeniyle maaşlarına bloke koyulan emekliler; ekonomik, fizyolojik, psikolojik ve hukuki sorunlarla uğraşmak zorundadırlar. Yaşlı bireyin önceki mesleği ve geliri ne olursa olsun yeni önadı artık “emeklidir.” Emeklilikle başlayan sorunların çözümü, mevcut yönetimler tarafından gerçek anlamda çözüme kavuşturulamadığı gibi bu sorunlar yıllar geçtikçe büyümeye devam ediyor.


Emeklilikle başlayan sorunlar

Belli bir meslekte çalışarak bir ömür geçiren kişilerin çoğunluğu, emekliliği dört gözle bekler. Hizmet süresi, ödenen prim gün sayısı, derece ve kademeyi belgeleyen evrakların düzenlenmesi derken, bir gün atılan bir imza ile emekli olan kişi aniden kendini boşlukta hisseder. Artık sabah erkenden kalkmak zorunda olmayan emekli, aldığı ilk maaşın düşüklüğü karşısında şaşırır. Emekli ikramiyesi ile de ciddi bir yatırım yapılamayacağının da farkında olur. Gıda, giyim, elektrik, su, doğal gaz, ilaç giderleri ve kira bedellerinin her geçen gün artışı karşısında kara kara düşünür. Artık pazar ve marketler, ikinci adresidir. Buraları saatlerce gezerek, alacağı ürünlerin fiyatlarında kendince bir kıyaslama yapar. Kaliteye bakmadan kendi imkanları ölçüsünde ucuz ürüne yönelir.

Soğuk kış günlerinde kombiyi yakmamayı “tasarruf” olarak değil, mecburiyet gibi görür. Tasarruf için elektrik ampullerini genellikle kapalı tutar, televizyonu karanlıkta izler. Sabahın köründe belediyenin satışa sunduğu ucuz ekmek kuyruğuna giren, semt pazarlarına geç saatte giderek ezik, çürük ve fiyatı düşmüş sebze ve meyveyi alan emekli, içine düştüğü bu olumsuz durum nedeniyle içten içe hayıflanır. Emeklilerin ucuz et alabilmek için gece yarısından sonra kuyruğa girme haberleri, bir süre sonra toplum için sıradan bir haber haline gelmiştir.

Emeklilerin birçoğu geçinemediği için iş başvurusunda bulunduğu işyerlerinde yaşlılıklarından dolayı reddedilmektedirler. Diğer yandan kayıt dışı, primsiz ve iş güvenliğinden yoksun olarak çalıştırılan emeklilere, çok düşük maaşlar ödenmektedir. Bu emeklilerden bazıları ise iş cinayetleri sonucu yaşamlarını da yitirmektedir. İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 2024 yılı iş cinayetleri raporuna göre, 50 yaş ve üstü en az 558 işçi,65 yaş ve üstü 96 işçi, iş cinayetleri sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir. SGK’nın 2025 verilerine göre kayıtlı çalışan emekli sayısı 2 milyon 94 bin kişiye ulaşmış durumda. Bu sayıya işyerlerinde kayıtsız çalışan emeklilerde eklendiğinde sayı çok daha yüksek boyutlara ulaşmaktadır.

Ağır görev yükünden kurtulduğunu sanan emekli, zaman ilerledikçe yaşamın yeni gerçekleriyle yüzleşir. Hareketsizlik zamanla hastalıklara dönüşür. Obezite, diyabet, yüksek tansiyon, eklem ağrıları, kalp rahatsızlığı, prostat büyümesi ve uykusuzlukla mücadele emekli yaşamının büyük bir bölümünü kapsar. Çalışma günlerinde çevresini saran dostluklar zamanla seyrekleşir. Önceleri arayıp soranların bazıları da bir süre sonra aramaz olurlar.

Kimi emekliler, en büyük yoksunluğu kendi evinin içinde yaşar. Çalışmadığı için aile bireylerinin kırıcı söz ve davranışları onu daha üzer. Fikirleri dikkate alınmayan, teknolojiden anlamıyor diye küçümsenen, “eski kafalı” olarak nitelendirilen ve adı her fırsatta “yaşlı huysuza” çıkan emekli, ne yazık ki birçok evde adeta bir “yük” gibi görünür. Evde daha fazla zaman geçirmesi, rahatsızlık yaratır. Çocuklar kendi düzeninde, torunlar okulda olunca hayat hızla akar ama emekli bu hızın dışında kalır. Emekli erkek ise “evde boş oturuyorsun, bari şu işe yardım et” şeklinde sitem dolu sözlerle karşılaştığında yüreğinde bir ağrı hisseder. Soluğu kahvede, parkta ya da cami avlusunda alır. Bir süre devam ettiği kahvehanelerde çay, soda ve kahve fiyatları artınca parasızlık nedeniyle artık buralara da uğramaz olur. Hava koşullarının uygun olduğu günlerde parklar, ikinci mekanı olur. Buralardaki banklarda oturarak yeni emekli arkadaşlar edinir. Gün boyu eski günler yad edilerek koyu sohbetler sürdürülür. Akşama doğru eve dönen emeklinin karamsarlığı ve işe yaramazlık duygusu hep devam eder. Hastanelerdeki randevu sisteminin adaletsiz ve ağır işlemesinden ve sağlıkta katkı payı alınmasından rahatsız olan emekli, kendilerinin banka promosyonları için bankalar arasındaki rekabete alet edilmesinden rahatsız olur.

Maddi ve sağlık koşulları uygun olan emeklilerin bir bölümü ise yaşadıkları illerde, zihinsel gelişimlerine destek için halk eğitim kurslarına katılmakta, kitap kulüplerinde kitapların içeriğini tartışıp anılarını derleyerek yazı yazmaktadırlar. Sağlıklı kalmayı öncelik olarak görenler ise sabah egzersizleri, doğa yürüyüşleri ve yüzme gibi aktivitelere katılırlarken arazisi veya bahçesi olanlar da buralarda fiziksel olarak çalışmaktadırlar. Çevre veya mahalle dernekleri, emekliye sosyal dayanışma yolunu açmaktadır.

Öte yandan aldıkları düşük maaşlarla açlığa mahkum edilen emeklilerin, emekli sendikalarına üye olup örgütlü bir şekilde mücadele etmeleri de kaçınılmaz hale gelmiştir. Emekliye maaş ödenmesini bir lütuf olarak gören anlayışın günümüz gerçekleriyle bir ilişkisi yoktur.

Emeklilik, çalışırken peşin ödenen bir hakkın sonucudur. Emeklilerin sadece ekonomik sorunları yoktur. Emekli, ülkedeki anti-demokratik uygulamalara, laiklik karşıtı faaliyetlere ve çevrenin tahribatına da karşıdır. 16 milyon civarındaki emekliye rağmen, rağmen sayısal açıdan etkili bir güç haline gelemeyen emekli sendikalarının niteliksel olarak bir “özgül ağırlığının” olduğu inkar edilemez. Tüm Emeklilerin Sendikası ve diğer emekli sendikalarının hak alma ve demokrasi mücadelesinde kararlı çıkışları ve bunu kesintisiz devam ettirmeleri de gelecek için çok değerlidir. Bir ülkenin kalkınmasında ve artı değer üretmesine her zaman katkı sağlamış ve sorumluluk üstlenmiş emekliler, yaşanan ekonomik krizin sorumlusu değillerdir. Bugünkü olumsuzlukların sorumlusu, geçmiş yıllardan bugüne sosyal devlet anlayışını uygulamayan eski ve yeni yönetimlerdir.


Çözüm önerileri

Emeklilikle başlayan sorunların çözümü için;

*Maaş bağlanma oranları yenilenmeli ve en düşük emekli maaşı işe yeni başlamış en düşük memur maaşına eşitlenmelidir.

*Sağlıkta uygulanan katkı payı kaldırılmalıdır.

*2008′ de uygulamaya sokulan Sosyal Güvenlik Reformu iptal edilmelidir.

* Emekli sendikaları kapatılmamalı, şimdiye dek bu sendikalar aleyhine açılmış olan davalar geri çekilmelidir.

*Ayrım yapılmaksızın tüm emeklilere yılda dört kez asgari ücret tutarında ikramiye verilmelidir.

* Çalışan memurlara verilen seyyanen ödeme tüm emeklilerin maaşlarına yansıtılmalıdır.

Açlık sınırı altında yaşayan emeklilerin en büyük kaygısı gelir kaybıdır. Zengin ve nüfuzlu emekli bireylerde ise ekonomik gücün getirdiği erişim ve ayrıcalıkların kaybedilmesi korkusu vardır. Bunların çoğunluğu statü bağımlısıdırlar. Eski kuşakların yeni unvanlarıyla sahnede kalması toplumun dinamizmini yavaşlatır.

Deneyimi, birikimi ve yaşam tecrübesi ile bir toplumun hafızası olan emeklilerin statüleri değişmiş olsa da onlara duyulan saygı ve verilen değer değişmemelidir.

 

Hasan AYDIN

 


 

 

 

 

 

 


EGEDE YAŞAM  :::  Özgür İnternet Gazetesi

Halkın ve Sadece Haklının Yanında…

YAŞASIN CUMHURİYET…

MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ…

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…

 

0 0 votes
YAZI PUANI
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x