Soğuk bir kış gecesinde eve dönerken, sarhoşa benzeyen bir adam gördüm.
Bir sağa bir sola yalpalıyordu. Ve yanındaki direğe sarılmıştı.
Bir vitrine bakıyormuş gibi yaparak göz ucuyla onu seyrettim.
Otuz yaşın üstünde olmalıydı. Kendisine biraz daha sokuldum.
Üstü başı son derece temizdi.
Yanından geçen bazı kişiler, yüksek sesle konuşarak içki içmenin kötülüğünden bahsediyor, bazıları da alay edip gülüyorlardı…
Yavaşça yanına gidip:
– İyi misiniz? diye sordum.
– Bir ihtiyacınız varmı?
Dudaklarından, iniltiye benzeyen tek bir kelime çıktı:
– Hastayım!…
Düşmemesi için, bir kolumu beline dolayarak taksi beklemeye koyuldum.
Akşam vakitlerinde kesilen kar yağışı tekrar başlamış ve yavaş yavaş buzlanmaya başlayan yollarda, birbiriyle yarışan sokak köpeklerinin dışında bir hayat emaresi kalmamıştı.
Araba bulmaktan ümidimi kestiğim sırada, yanımda bir taksi duruverdi.
Şoföre durumu anlatarak acele etmemiz gerektiğini söyledim.
Hastamızı arka koltuğa yatırarak Şehir hastahanesine götürdük hemen gerekenler yapıldı, serum verdiler verilen serum tamamlanana kadar başucunda bekledik.
Nöbetçi doktor, hastayı en azından donmaktan kurtardığımızı ifade ediyor, genç adam ise, henüz konuşamadığı için, bize bakıp gülümsemekle yetiniyordu.
Şoför de yanımdaydı… Hastamız bir süre sonra kendine geldi. Onu tekrar arabaya bindirip evine götürdük.
Hastamızın eşi, onun sık sık şeker komasına girdiğini bildiğinden müthiş bir paniğe kapılmış ve oğlunu da alarak sokağa fırlamıştı.
Bizi görünce koşarak yanımıza geldiler ve büyük bir sevinç içinde kucaklaştılar.
Saatlerce süren yorgunluğumuzdan eser bile kalmamış, bize nasıl teşekkür edeceğini şaşıran o ailenin mutluluğu karşısında gözlerimiz dolmuştu.
Ellerimize sarılarak bizi uğurladıklarında, şoföre borcumu sordum.
Başını sallayarak:
– “Borçlu değil, alacaklısın dostum!..” dedi.
Çünkü böyle bir iyiliğe beni de ortak ettin.
Ama belki de yirmi yıldır ağlamayı unutan bir adama bu güzel duyguyu hatırlattığın için, alacaklı duruma düştün.
O mert adamla kucaklaşıp ayrılırken, gecenin ayazını hissetmiyor ve evime yürüyerek dönmek istiyordum.
Kim bilir? Belki de yolumun üzerinde, yardımımı bekleyen bir insan daha bulabilir miyim diye?
İNSANLIK HALA ÖLMEMİŞ İNSAN OLMAYA DEVAM
Tolstoy’a sormuşlar:
Nasıl ”iyi insan” olunabilir?
Önce,”kötülük ve kötü insan”hususunda mutabık olmak lazım, demiş.
Peki, kötü insan nedir? diye sormuşlar.
Verdiği cevap sarsıcı:
”Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan en kötü insandır.”
Turan ÇATAL
Araştırmacı Gazeteci-Yazar