Özgür İnternet Gazetesi – Halkın ve Sadece Haklının Yanında…
mustafa kemalin aslerleri 2

KORONO “KOVİD 19” BİZZAT YAŞADIKLARIM 2

393

Bu yazım birinci yazımın devamı şeklinde oluşacaktır. Özellikle bu yazımı sağlık çalışanlarının insan
üsttü emeklerini tüm toplum katmanlarının daha iyi anlamalarını sağlamaya dönüktür. Ben bu
insanlara BEYAZ MELEKLER diyorum.

Hükümetin beyaz meleklerin insanüstü canları pahasına verdikleri öz verili çalışmalarına gözlerini ve
kulaklarını tıkadıklarını ne yazık ki büyük bir üzüntü içerisinde izlemekteyiz. Beyaz meleklerin ölümleri
pahasına verdikleri hizmet ne yazık ki meslek hastalığı kapsamında yasal düzenleme ile TBMM sinden
çıkmadı! Yapılan meslek hastalığı kapsamındadır açıklaması bir aldatmacadan öteye geçmiyor. Kovid
19 virüsü nedeniyle ölen bir sağlık çalışanın yakınları bunu SSK nezdinde ispat etmek zorundadır.
Sağlık çalışanlarını oylamaktan öteye geçmiyor bu açıklamalar. SSK ölen sağlık çalışan yakının
dilekçesini uygun bulmaz ve kabul etmez ise meslek hastalığı sayılmıyor! Dolayısı ile yakınlarına sosyal
güvence, maaş ve yardımlar yapılamıyor! Burada bir keyfiyet söz konusu olabilir mi? Takdiri siz sevgili
okurlarıma bırakıyorum.

Bir diğer taktik ise toplumda sağlık çalışanlarına yani beyaz meleklere karşı oluşan toplumun
sempatisinden dolayı duyarlı yurttaşların gazını almaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Beni Türk
Hekimlerine emanet ediniz” tümcesinin anlam ve içeriğini bugün çok iyi yaşayarak anlamaktayız.
Hayatları, sevdikleri, çoluk çocukları ve aile yaşamları pahasına canlarını vererek yaptıkları hizmeti
görünüz diyorum. Atatürk’ün ileriyi nasıl gördüğünü bir kez daha yaşayarak anlıyoruz.
Koronavirüs ölümleri bir meslek hatalığıdır. Sağlık çalışanlarına her türlü şiddet son bulmalıdır. 3600
ek gösterge çıkmalıdır. Tüm bunlar da TBMM tarafından yasal düzenleme ile kanun şeklinde
olmalıdır. Bu salgının isimsiz kahramanlarına, beyaz meleklere toplumsal bir borcumuzdur diye
düşünenlerdenim. İktidarda bunu söylemle değil eylemle somut hale getirmelidir.

Gelelim benim korona virüsü ile yaşadıklarımın anlatımına; Yeşilyurt hastanesinden Sağlık
Bakanlığının ambulansa benzer bir aracı ile nihayet sevkime geldik. “Buna hasta nakil aracı diyelim”
Yeşilyurt semtinden hataya varış 10 dakikadır. Oraya vardığımızda ne yazık ki ambulans sürücüsü ve
yanında ki sivil giyimli arkadaşlar beni ambulansta bekleterek hastane görevlisi hemşirelerin
gelmesini beklediler. Oksijen yok, ambulans benzeri taşıtta. Nefes almakta zorlanıyorum. Bulaşıcı
hastalık taşıdığım için görevlilerin koruyucu elbiseleri yok. Benden olabildiğince uzak durmaya
çalışıyorlar. Zor durumdasınız ve psikolojik durumunuzu düşünün! Sanrım zaman kavramı burada
anlamını yitiriyor. Her şeyin bittiği anı yaşıyorsunuz!

Beyaz meleklerden Ulviye hemşire ile arkadaşı bembeyaz kıyafetleri içerisinde geldiler. Burada
hayatın dokunuşlarını, oluşturduğun iyi hikayeleri yaşamaya başlıyorsunuz. Karşı komşum Sibel hanım
bu hastanede görev yapan beyaz meleklerden Gülderen hemşirenin ev çalışanı olduğu için tanışlık
devreye giriyor. Bir birlerinin mesai arkadaşlığı bu serviste hizmet yapan 16 hemşire ve 2 Doktor
arkadaşımın güvenli ellerine teslim olmamı sağladı. Hayata dönüşüm ve tutunuşum bu evrede
başladı.

Gülderen hemşire mesaide olmadığı için benim gelişimi hemşire Ulviye arkadaşına bildirmiş. Beyaz
melek Ulviye hemşire beni ambulansın kapısında “Turam amca hoş geldin, rahat ol merak etme sen,
seni iyi edeceğiz” sözleri ile karşıladı. Daha ilk anda ruhsal ve psikolojik bir rahatlama sağlamama

neden oldular. Bu hastanede kaldığım 3 haftalık süreçte aşağıda anlatacaklarım gibi bu hissi hep
yaşadım ve yaşattılar.

Korona servisi ya da bir diğer deyişle “uyku odaları” 3. Kat bölümüne tekerlekli arabayla geldik. Tek
kişilik yaklaşık 40 m2 bir odaya gildik. İki yatak var. Beni odada yatağıma yatırdılar. İlk müdahale ve
tedavi süreci başladı. Yatağa yatınca bir içsel oh çektim. Sakinleşip huzur buldum. Beyaz meleklerin o
tatlı, sıcak, şevkat dolu sesleniş ve dokunuşları insana güven veriyor. Sanki eşimin, kızımın yani aile
bireylerimin güvenli ellerindeyim. Beyaz meleklerin o seslerindeki tınıda bu duyguyu yaşıyorsunuz.
Bu insanüstü çabalarını görüyorsunuz.

Kendi sağlıklarından, ailelerinden ve özel hayatlarından
fedakarlık yaparak hastalarını iyi etmenin savaşımını izliyorsunuz. Beyaz meleklerle konuşurken doğal
olarak duygusallaşıp göz pınarlarınız doluyor ve ağlıyorsunuz! Şükranınızı belki en iyi anlatma biçimini
yaşıyorsunuz! İnsan olmanın, insani duyguyu kelimelere dökmeden göz pınarlarınızdan akıttığınız
damlacıklarla ve sesinizdeki titrek tınıyla teşekkürlerinizi sunmaya çalışıyorsunuz!
İlk hafta zorlu bir süreci yaşadım. Kandaki oksijen değerlerim düşük olduğu için oksijen yüklemesi
yeterli gelmeyince kortizonlu oksijen ve antibiyotik yüklemesine geçtiler. Günde beş adet te iğne
yapılıyordu. Bilincim yerinde olmasına rağmen halsizlik, yorgunluk ve en önemlisi nefes almakta ki
zorluk! Oksijen maskesi ile hayata tutunmak. Bol bol uyuyabildiğin oranda uyumak, hayatı ve yaşamı
iç dünyanda değerlendirmek! Burada bunları hissediyor ve yaşıyorsunuz.

Ben tedavimin ilk haftasında ağır bir süreç yaşadığım evrede beyaz meleklerden Gülderen hemşire
komşum Sibel’i arayarak “Turan amca çok sıkıntılı Nevin teyzeye söylemeyin ama her şeye hazırlıklı
olun” süreçlerini düşünürsek hayatın ve yaşamın anlamı daha bir içerik kazanıyor.

Bu hastalığın en kötü yanlarından biri de tek başınasınız! Sizi hiçbir yakınınız göremiyor ve
dokunamıyor. Bu hastalıkta ölümler de bile tek başınasınız! Cami yok, cemaat yok! Kepçe ile açılan bir
mezar, iki metrelik bir çukur! Maalesef hayatın acı gerçeği koronavirüs ölümlerinin sonucu bu!
Sadece sağlık çalışanları ve beyaz meleklere emanetsiniz bu ölümleri yaşamama adına! Sizi hayatta
tutmak adına! Sizin her şeyinizle ilgilenmeye çalışıyorlar. Sadece tıbbi sağlık yönünüzle değil, özel
ihtiyaçlarınız ve talepleriniz varsa ellerinden geldiğince çözüm üretmeye çalışıyorlar.

Tedavimin son evrelerinde 3. Haftada kandaki oksijen değerlerimin yükselmesindeki sevinçlerini
yaşamak gerekir. Ben daha ne olduğunu anlamadan onların coşkusu ve mutluluğu benin
iyileşmemden daha büyük coşkuyu yaşatıyordu. Bana ve tüm hastalara! Beyaz melekler böyle bir ruh
hali ve coşkusuyla görevlerini yapıyorlar. Bir hasta iyileştiğinde tüm yoğunlukları sanki kuş tüyü gibi
üzerlerinden kayıp gidiyor. Bunu yüzlerinde, gözlerinde ve seslerinin tınısında hissediyor ve
yaşıyorsunuz.

Ben bu zorlu süreçte Hatay Askeri Hastanesi, başta Başhekim olmak üzere tüm çalışanlarına hasta
bakıcısından, yemekhane çalışanına, temizlik görevlilerinden hemşirelere ve doktorlarımıza
şükranlarımı tüm hastalar adına sunuyorum. İyi ki varsınız. Bu zorlu süreçteki onurlu, özverili fadakar
çalışmalarınızın karşılığını ödeyemeyiz. Dünyaya bu çalışmalarınızla örnek oldunuz.

Sevgili okurlarım. Bu yazdıklarımı sizlerin yaşamaması tek dileğimdir. Yaşanacaksa da böyle onurlu
insanlara emanet edilerek yaşamanızdır. Yine de MASKE, MESAFE VE TEMİZLİK diyorum. Bana korona
virüs denen bu illet bulaşmaz demeyin! Tedbirinizi hastalık boyutuna da kaçmadan alın. Sevdiklerinizi,
çocuklarınızı, ailenizi, dostlarınızı ve yaşanacak güzel günlerinizi düşünerek hayatınıza yön verin.

Sağlıklı huzur dolu günler diliyorum. Korona virüsün olmadığı günlerde buluşmak dileği ile esenlikler
diliyorum.

Yoruma kapalı.