Modern iletişim araçlarına sahip toplumlar, sorunlarını çözmede ne kadar deneyimli ve etkili oldukları ,günümüzde tartışma götürmez bir gerçektir. Gelişen sanayii ve teknolojinin getirdiği kültür ve düşünce, iletişim araçları sayesinde var olan kültür ve hizmetlerin nimetlerini paylaşmada ve geliştirilmesinde büyük rol oynamaktadır.
Diğer iletişim araçlarından ziyade, görsel basının ve televizyonun , toplumun eğitiminde direk olarak baş rol oynadığını hepimiz bilmekteyiz. Ancak, toplumun eğitim sorunu öncelikle DEVLETİN bir asli görevi olduğunu da unutmamak gerekir .Devlet toplumun eğitimini Anayasa güvencesi altına almak durumundadır. Anayasamızın buy husustaki hükümleri bağlayıca niteliktedir. Eğitim, bir toplumsal sorun olduğundan, bu hizmetlerin verildiği anlayışlarda ayrıcalık yapılamaz.
İletişim araçları özellikle, Basın ve televizyon bilgi kaynağı olduğu kadar, kültürel olarak da toplumun gelişmesine hizmet etmelidir. Kültür hizmetlerinin verilmesinin belirleyici yanı, iletişim araçlarının modern olması değil, belirleyici olan mevcut imkanlarla yapılan hizmetlerde bilgi, kültür ve kalite temel alınmalıdır. Günümüzde medya denilen sektörün hizmet alanının
Bilgi, eğitim ve kalite anlayışından çok uzak olduğu bilinmektedir. Nedenine gelince buradaki amaç temel anlayıştan ziyade, Reyting, Rekabet ve Ticaret anlayışının hüküm sürdüğüdür. Halkın talep ve istekleri doğrultusunda değil,
Sektörün ve düzenin, halkın uyuması için ön gördüğü biçimde yayımlanmasıdır. Toplumsal sorunları çözümüyle ilgili, eğitici ve yönlendirici programların yerine ipe-sapa gelmez, uyutucu, günübirlik yaşayan ,geleceğinden kaygı duymayan bir toplum programları sunmak ebetteki bu günkü iktidarların işine gelmektedir. Sosyal bilinç düzeyleri düşük olan toplamlarda bu duruma tepki koyması gerekirken katkı koymaktadırlar.
Günümüzdeki TRT, Halkın değil tam olarak İktidarın bir kurumu olduğundan, ondan bu görevi beklemek hayal olur. Nerede eski TRT. Nerede İsmail CEM.? 35 yıldır izlediğimiz programlara bir bakın. Aklımıza, “..Gelin Kaynanalar”, “…Biri bizi Gözetliyor”, “..Tülin le Canerin maceraları”, “..Gelinim olurmusun”, “…Benimle dans edermisin”, Ya o dizi flimleri. Uyuyan halkımız, “..Valla kardeşim bu akşam –Kurtlar vadisini izlerken nefes nefese kaldım.” Bir başkası “..valla kardeş, Aliyeyi izlerken çok etkileniyorum..acaba haftaya çocuklarına kavuşacak mı?” Bir başkası, “ ..Ay siz ne diyorsunuz..Bu hafta sonu Türkiye nin starı kim olacak diye gözlerime uyku girmiyor.” Yeni dizilerinde onlardan farkı yok. “”.Yasak Elma” gibi kimin eli kimin cebinde belli değil. Sen çal Kapımı, Kırmızı Oda, Doğduğun ev Kaderimdir, Sefirin Kızı,
Kefaret, Yemek programları, Doya doya Moda gibi toplumumuzun sosyo-ekonomik ve sosoyo-kültüründen uzak, halktan kopuk tamamen Reyting, rekabet ve Ticaret anlayışı ile ortaya koyulan “ESERLER” diyemeyeceğimiz yapıtlar. Ve Halkımız maalesef bu yapıtlarla geleceğini, çocuklarını düşünüyor.
Peki , Devletimiz bu günkü yapısıyla ve anlayışıyla bizlere eğitici, yönlendirici programlar veremeyeceğine göre, Diyoruz ki, Eğitimi esas alıp, Çağdaş düşünceye, Demokrasiye, Laikliğe, Bilgi Kültür ve İnsan olmaya
Toplum olarak kendimizi hazırlamalıyız. İşte o zaman esas olarak medyamıza sahip çıkıp, “YAŞASINMEDYAMIZ “ diyebiliriz. Saygılarımla.
Yoruma kapalı.