Özgür İnternet Gazetesi – Halkın ve Sadece Haklının Yanında…
cumhuriyet100

DİYARBAKIR ANNELERİ

7.433

Diyarbakır anneleri olarak kamuoyunda bilinen bu drmatik olayı yerinde incelemek anmacıyla
Diyarbakır’a yaptığım ziyarette HDP İl Binası önündeki meşhur çadıra da giderek bu toportajı yapma
imkanına sahip oldum.
Kamu oyunda ve de özellikle büyükşehirlerde bu konuyu sanki biraz hükümetin taktiği gibi algılarız.
Bazende mesafeli dururuz bu haberlere! Hatta izleme zahmetine bile katlanamayız! CHP de tüm anneleri
“cumartesi annelerini de işin içine katılması gerekir” ile konuyu biraz daha geniş tutmaya çalışarak
Diyarbakır anneleri konusuna mesafeli durduklarını izlemekteyiz. CHP İl örgütünden bu çadıra ziyaret
yapılmadığı bana aileler tarafından söylendi. Biraz şaşırdığımı itiraf etmek isterim.
Diyarbakır da bulunan Çetinkayalar firmasının satış yetkililerinden AZİZ beyin İzmir’e yaptığı iş
ziyaretinde ofisime gelerek tanıştık. Beni tesislerini görmeye ve Diyarbakır’a davet ettiler. Özellikle
Diyarbakır’ı hiç görmemem, orası hakkındaki genel olumsuz degerlendirme ve görüşlerimin
olumsuzluğundan dolayaı, bu kenti yerinde görmem açısndan ısrarla davet ettiler.
Kendilerine sonsuz teşekkürlerimi iletirim. Muthiş bir kentle karşılaştım. Son derece misafirperver, sayğılı,
hoş görülü, doğa ve tabiat açısından zenğin, tarihi açıdan harika bir şehir. Surlar, on gözlü küprü, şehsel
bahçeleri, ulu cami, Cahit Sıtkı Taranca’nın evi, Ziya Gökalp’in evi, Ulu cami içindeki ilk zaman
saati,esnaf çarşısı, dört ayaklı minare olmak üzere Diyarbakır bir tarih şehri. Kesinlikle görülmesi ve
gezilmesi geren bir kent diyebilirim. Dini açıdan da peygamberler şehri diyebilirim. O sur içerisindeki
Valiliğin yanındaki yatırların çokluğu beni şaşrttı. İnanç sahipleri o yatırlar için bile Diyarbakır’a gidebilir.
Doğal oarak bu gezim sırasında kamuoyunda, basında ve televizyonlarda takip ettiğim Diyarbalır
anneleri olarak adlandırılan HDP İl binası önündeki çadıra gittim. Girişte polis memurları vardı.” İzmir’den
gezmeye geldiğimi burasını da çok merak ettiğim için ziyaraete geldim. bu insanlarla tanışmak ve
konuşmak istiyorum.”Dedim. Tabi, buyrun dediler. İçeriye girdim.
Ögle saatleriydi. Tabildot yemek gelmişti. Bana da vermek istediler. Ben tok olduğum için teşekkür ettim.
Başladım bazı ailelerle sohbete! Çok memnun oldular kendilerini ziyeret ettiğim için. Acılarını, olayları,
başlarından geçenleri bana anlatmaya başladılar. Ben İzmir’de bir internet gazetesinde yazı yazdığımı
söyledim.”egedeyasam.net” Bu konuları yazabileceğimi de belirttim. “Sorun yok her şeyi açıkça
yazabilirsiniz. İsimlerimiz de yazın bizim kimseden çekindiğimiz ve korkumuz yaktur. Biz o duvarları yıktık
ve aştık” dediler.

Süleyman Aydın anlatıyor;” Diyarbakır’ın Sur kesiminde oturuyorum. 2015 yılında çocuğum Özkan Aydın
bir biçimde kandırılarak, bir biçimde ikna edilerek HDP İl binasına getiriliyor. Burada olanların da
çocukları, kardeşleri, yakınları gibi! Burada bir iki gün tutuluyor. Ve hatta sakinleştici hap verdiklerini de
sonradan duyumlarımızla ögrenmiş bulunuyoruz. Buradan dağa götürülüyorlar. Biz onun için
çocuklarımız en son burada görüldüğü ve buradan kaybolduğu için çocuklaarımızı burada HDP’den
istiyoruz. İşin en ilginci bu olaylar dağa kaçırılmalar hep çözüm sürecinde olmuştur. Buradan, önce Lice
İlçesine götürülüyorlar. Fetocülerle işbirliği içinde bu işleri yapıyorlarmış. PKK, HDP, FETO tam bir
işbirliği içindeydiler. Lice’de çocuğumu buluyorum. HDP İlçe yetkilileri ile bizzat ben görüştüm. Evet
burada vermiyoruz dediler bana. Orada mezarlık, şehitlik denilen yeri toplaanma yeri adeta kamp gibi
kullanıyorlardı. Buradaki emniyet yetkilileri de biliyordu. Ama bir şey yapmıyorlardı. Sonradan ögrendik ki
PKK, HDP, FETO işbirrliği ile bu işler oluyormuş.” Dedi.

Şehmuz Kaya anlatıyor;” Oğlum Vedat Kaya(polis memuru) Lice yolu üzerinde Abalı Karakolu yakınında
bagırsan duyulacak kadar yakın! 24.07.2015 tarihinde saat 18.30’da arabsının önü kesilerek kaçırılıyor.
Hemen anında olay karakola bildiriliyor! Nedense oparasyona 30 dakika sonra çıkılıyor. Sanki
terörsitlerin kaçması için zaman yaratılıyor! Biz konuyu araştırıyoruz. O dönemde ki HDP İlçe Başkanı
Murat Atagün’le bizzat ben görüşüyorum. Oglunu PKK’ya teslim ettim diyor. Bir babanın acısını siz
düşünün! Altı ay sonra video çekip gönderdiler. 19 kişi rehin durumdaydı o zamanlar. Yerelerini de
biliyorum. o dönemdeki pılislere, savcılara her kese ulaşmaya çaıştım. Polis, korucu, öğretmen
çocuklarımız, canlarımızın birer parçasıydıı bu gençler.

Bugün şunu ögrendik ki PKK, HDP, FETO ortak
çalışıyormuş! Şikayetlerimiz boşa gittiği gibi bizleri de fişleyip tehdit ediyorlardı. O dönemlerde korkudan
sesimiz çıkmıyordu. Geride kalan çoluk çocuğumuza zarar verirlerdi. CAN GÜVENLİĞİMİZ
GERÇEKTEN YOKTU! Artık evlat acısı canımıza tak dedi. Devlette artık yanımızda. Bizleri koruyorlar ve
çocuklarımızı topluma kazandırmak istiyorlar. Biz bu samimiyeti devlette hissettik ve gördük. Onun için
buradayız. Ailelerimizin daha da çogalarmasıyla gücümüz de artıyor Dedi.

Evet, Diyarbakır annelerini, babalarını dinlerken bunun bir hükümet projesi olmanın çok ötesinde
dramatik aile acılarını bizzat görmüş oldum. Hepsinin ayrı bir hikayesi vardı. Yoksulluk, işsizlik,
ötelenmişlik, feodal baskılar gibi üst üste bir sürü neden sıralayabiliriz. Ama bence en önemlisi
Emperyalist güçlerin tarihte olduğu gibi “böl, parçala, yut taktiğinin bir senaryosonu sinama gibi
izlemekteyiz. Aynı acıları bir başka senaryoda ise cumartesi annelerinde yaşıyoruz. Tüm anneleri,
babaları, kardeşleri empatiyle değerlendirmenizi istiyorum. Kardeşin biri dağda biri askerde! Ne olacak
şimdi. Bu acıların tarifi yoktur. Düşmanımı bile böyle bir acının içinde görmek istemem.
Bugün Diyarbakır anneleri 360 günü geride bırakmışlardır.Bir anne ile başlayan, bugün ise 151 aile ile
eylemlerini sürdürmektedirler. Bu eylemlerin sonuucunda 15 çocuklarını ve evlatlarını kurtarmışlardır.Bu
inancın ve azmin başarısıdır. Darısı diğer ailelerin başına diyelim. İnşallah onlarda evlatlarına sağ salim
kavuşurlar.

Önümüzde 30 Ağutos var. 26 Ağustosta baylayan ülkenin kurtuluş savaşı 30 Ağustosta tam bir destana
dönüştü. Emparyalist saldırgan ve işgalci düşmanı denize dökerken bu ulusal kurtuluş savaşında Kürdü,
lazı, türkmeni, çerkesi, türkü hep birlikte tek vucuttu. Dil, ırk, din, mezhep farkı gözetmeksizin ülkenin
kurtuluşu için bu topraklara kanlarını ve canlarını verdiklerini unutmayalım. Bir kez daha hatırlayalım. 30
Ağutos ruhuyla bu toprakları kanlarıyla sulamış Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Alevisi, Sünnisi, her mezhep
ve dinden, doğudan, batıya, kuzeyden, güneye ülkem yurttaşlarını saygıyla selamlıyorum.

 

Turan ÇATAL
Araştırmacı ve Yazar


egedeyasam.net

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.