LAİK EĞİTİME “MANEVİ DANIŞMAN”
21 yıllık AKP iktidarının adım adım yaşama geçirdiği dini referanslı eğitim faaliyetleri devam ediyor.
İzmir il Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında daha önce imzalanan ” Çevreme Duyarlıyım,Değerlerime Sahip Çıkıyorum” projesi (ÇEDES) kapsamında İzmir’deki 842 okula ‘manevi danışman’ adı altında vaiz,vaize,müezzin- kayyım,Kur’an kursu öğreticisi ve din hizmetleri uzmanının görevlendirilme işlemi gerçekleştirildi.
Görevlendirme yapılan bu okulların listesi Aliağa’ daki Mevlana Anaokulu’ ndan başlayıp, farklı özellikteki liseler ve çok yüksek LGS puanı ile öğrenci alan Türkiye’ nin en başarılı liselerinden İzmir Fen Lisesi’ ne kadar uzanıyor.
Laik,çağdaş ve bilimsel eğitimi süreç içinde giderek etkisizleştirmeyi amaçlayan ve protokolde olmamasına rağmen ısrarla gerçekleştirilen bu görevlendirmelerin uygulama esnasındaki olumsuz sonuçları yaşanılarak görülecektir.
İktidarın kamusal alanı ve eğitim kurumlarını laiklikten arındırma çabaları da
yeni değil.Eğitimde bilimsel değerlerin rafa kaldırılması ve cehaletin öne çıkarılması iktidar devamlılığı için artık politik bir zorunluluk haline gelmiştir.
Tarikat ve cemaat mensuplarının bir takım gerekçelerle okullara sokulduğu bu son durumun alt yapısı, aydınlığa ve çağdaşlığa düşman yetkililerce yasa ve yönetmelikler hiçe sayılarak yıllar öncesinde oluşturuldu.
‘Işık evleri’ ile genç ve eğitimli insanları devşiren,okullardaki başarılı ve zeki öğrencileri etkileyerek’altın nesil’
yetiştirmeyi vaad eden FETÖ, AKP iktidarı döneminde öne çıktı.Devletin olanaklarını kullanan FETÖ, sayıları hızla artan okulları,dershaneleri ile devlet okullarına paralel bir eğitim alanı oluşturdu.Anayasal kurumların,güvenlik birimlerinin,mülkü ve adli yapılarının içine sızarak ılımlı İslam kisvesi ile etkili bir güç haline geldiler.
Özellikle ,özel eğitim kurumları aracılığı ile devlet okullarında da etkili oldular.Sinsi bir politikayla medya,iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları hiyerarşik bir yapı oluşturan bu örgüt,15 Temmuz 2016 darbesi ile gerçek yüzünü göstermiş oldu.
Kanlı bu darbenin ardından FETÖ’ den boşalan yerleri başka tarikatlar kısa sürede doldurdu. Başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere SağlıkBakanlığı, İçişleri ve Adalet Bakanlığı’ nda etkili olan Süleymancılar Tarikatı,Menzil Tarikatı,İsmailağa Cemaati,Ensar Vakfı,TÜGVA( Türkiye Gençlik Vakfı), ilim Yayma Cemiyeti ve Birlik Vakfı iktidarın uygun koşulları yaratması nedeniyle hızla büyüdüler.Özellikle bunlardan Süleymancılar Tarikatı ,Ensar Vakfı ve TÜGVA ,Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladıkları protokollerle okullarda ,çeşitli adlar altında dini farklı açılardan yorumlayan eğitim projelerini yaşama geçirdiler.Milli Eğitim Bakanlığı’nın arka bahçesi olarak nitelendirilen İlim Yayma Cemiyeti ve Birlik Vakfı öğrencilere yönelik sosyal,kültürel,sportif,mesleki ve teknik kurslarla etkinliklerini
sürdürdüler. Bu tarikat ve vakıfların binlerle ifade edilen ve gerçek anlamda denetlemeyen yurtlarında laik eğitim,maddi,nesnel bilgi alanı eleştirilirken aydınlanma alanının çemberi de daraltıldı.
Bugünkü ÇEDES projesinin öncülü olan ‘Değerler Eğitimi Genelgesi 2010 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş tarafından yayımlandı.Ve bu proje 2011 -2012 yılında uygulanmaya başladı.
Bireylere sevgi,saygı,sorumluluk,inanç,adalet gibi bir çok değeri kazandırmanın yanında,toplumda giderek artan ahlaki sorunlara çözüm bularak, hem bireylerin hem de toplumun daha güvenilir daha imkan sağlama amacındaki ‘ değerler eğitimi ‘ o dönem İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük dersinden Fen Bilgisi dersine,müzik dersinden Matematik dersine kadar 15 temel eğitim derdinin içine yerleştirildi.
Laik ,demokratik bilimsel eğitimin aleyhinde olan ve akademik yeterliliği tartışılan kişiler’ Değerler Eğitimi’ ile kendi dini yorum ve anlayışlarını okullara sokup ,çeşitli tartışmalara neden oldular.
Milli Eğitim Bakanlığı,Diyanet ve tarikatlar üçgeninde seçmeli ders seçimi sırasında veliler,dolayısıyla öğrencileri bazı gerekçelerle listedeki’ din derslerini’ seçmeye zorlandılar.
11 Nisan 2012 tarihli Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren 4+4+4 Eğitimi ile’ ‘dindar ve kindar’ nesil yetiştirme amacı, ilerleyen dönemlerde gerçeğe dönüştürüldü. Bu süreçte İmam Hatip Liseleri nin orta kısımları açılırken meslek liselerinin orta kısımlarının açılması engellendi.
Necip Fazıl ‘ın verdiği referansla ,”Dininin, dilinin,beyninin,ilminin,ırzının,evinin,kininin,kalbinin davacısı” modern bir gençlikten bahsedildikçe birileri bunu bir emir gibi algılayıp gereğini yerine getirmek için yaşamın bir çok alanında ve eğitimde yasa,kural ve liyakatı dikkate almadan yollarına devam ettiler ve hala da bu yolda yürüyorlar.
2014 yılında Milli Eğitimin müşteşarı ve bugünün yeni Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin 10 Aralık 2014 yılında Akit gazetesine verdiği röportajda”Eğitimin karma olmasını zorunlu kılan bir düzenleme yok,Halkın istediği şekilde Milli Eğitim Bakanlığı gerekli düzenlemeyi yapar”‘şeklindeki açıklaması dikkatten kaçmamış ve O gün karma eğitiminin zorunlu olmadığının altı bugünün Millî Eğitim Bakanı tarafından çizilmişti.
Eğitim sisteminde ve yaşamın pek çok alanında iktidarın kendi düşüncesi ve arzuladığı yaşam tarzına uygun bireyler yetiştirme çabalarına ve dayatmalarına yönelik daha pek çok olumsuz örnekleri sıralayabiliriz.
Öğrencilerin ” milli,ahlaki,insani, manevi ve kültürel değerlerini benimsemesini,koruyan ve geliştiren fertler olmasını,akl-ı selim,kalb-i selim, ve zevk-i selim sahibi bedensel vesosyal bakımından dengeli bireyler olarak yetiştirilmesini amaçları içinde sıralayan ‘ Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum”(ÇEDES) in uygulama ve esasları birçok yasal dayanak ve yönetmelikten yoksundur.
ÇEDES’in uygulanmasına dayanak olarak gösterilen yasa,yönetmelik,kararname,yönetmelik ve bazı genelgeler hem görevlendirmeler hemde yapılacak çalışmalarla çelişmektedir.
Öncelikle ‘ manevi danışman’ adı altında okullarda görevlendirilen kişiler mesleki pedagojik formasyonlara sahip değiller.Sadece dini bilgilerle genç bireylerin beceri ve psikolojik sorunlarına yanıt verilebilir mi?
Sosyal Hizmetler Kurumları,Sağlık Kurumları,Ceza İnfaz Kurumları,Afet ve Acil Durum Başkanlığı,,Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan protokollerle belirli birimlerde yetişkinlere yönelik verilen manevi danışmanlık hizmeti, okullardaki öğrencilere yönelik uygulanacak olan manevi danışmanlıktan farklıdır.
Çeşitli kültür,inanç, kimlik,eğilim ve arka plana sahip farklı kademelerde eğitim gören milyonlarca öğrenciyi homojen bir şekilde değerlendirmek de en büyük yanlıştır.
Öğrencilerin kişisel gelişimini desteklemek ve öğretim hedeflerine ulaşmasını sağlamayı amaçlamış ve bu alanda yüksek eğitim almış Psikoloji Danışma ve Rehberlik öğretmenleri dururken insan psikolojisi ve eğitimiyle ilgli bir donanıma sahip olmayan manevi danışmanların öğrencilerle iletişiminin yol haritası nasıl olacaktır?
Değerler alanı kişilere göre değişir.Manevi danışman kendi bilgi birikimi dışındaki alanlarla ilgili soru ve yorumları nasıl değerlendirecektir.Resmi bir kurumda çalışan bir öğretmenin yetişmesi ,atanması ve görevini sürdürmesi ilgili yasa ve yönetmeliklere göredir. Görevi esnasında denetim mekanizmasına tabidir. Manevi danışmanların değerlendirilme kriter leri nelerdir?
Manevi danışmanlar farklı yaş ve eğitim gruplarındaki öğrencilerin tutum ve davranışlarını algılayıp yön vermede hangi kültürel donanımları ve formasyonları ile öne çıkacaklardır.
Aliağa ilçesindeki Adalet Anaokul’ nda görevli Kur’an Kursu öğreticisi ile,İzmir Fen Lisesi’ de görev alan İmam Hatip. öğrencilerin eğitim seviyelerine uygun nasıl bir yaklaşım sergileyeceklerini planlamışlarmı dır?
ÇEDES uygulaması ile kamu kaynakları bol keseden harcanarak bir tür resmi cemaat çalışmasına desteğin yolu açılmıştır.
ÇEDES uygulamaları ile ilgli olarak aşağıdaki tespitleri ve soruları sıralayabiliriz.
*Değerler kulübünün tepeden seçimi yanlıştır. Çünkü okullarda sosyal kulüplerin belirlenmesi sene başında öğretmenler kurulunda belirlenir,onaylandıktan sonra uygulamaya geçilir.
*Değerler kulübünün öğretmenine ayrıcalık gösterilip ona müdür tarafından bir ders programı düzenlenmemelidir.
*Bu proje faaliyetlerine katılan öğretmen ve idarecilerin ödüllendirilecek ilanı ne amaçlanmıştır?
*Öğrencilerin bazılarının rol model olarak gösterilme çabaları tarikatların taktiğine benzemektedir.
* Bahar dönemi şenliklerinin amacı gizlenirken bu törenler bir tür tarikat gösterilerine dönüşebilir.
*ÇEDES logoları,afiş ,broşür ve el ilanları, kırlangıç tanıtım, pano ve levhalara gerici,ayrıştırıcı slogan ve özlü sözlerin yapılmayacağını garantisini kim verebilir?
*Spor müsabakaları, stat organizasyonları( önceki yıllarda FETÖ tarafından Türkçe olimpiyatlarında uygulanmıştı.),musiki dinletileri,geleneksel yarışmalar, sohbetlerle çeşitli çevrelerde görünür olmave gerici fikirleri öne çıkarma araçlarına dönüştürülebilir.
* Öğrencilerle ilgli olarak toplanan kişisel veriler, anketler,faaliyetlerde çekilen fotoğrafların farklı alanlarda kullanılmayacağının ve tarikatların eline geçmeyeceğinin tersini kim söyleyebilir.
*Hangi özellikteki kitaplar ücretsiz dağıtılacak.Kitapların içeriğinin laiklik ve Cumhuriyet karşıtı olma ihtimalinin akıldan çıkarılmaması gerekir.
*Okulda Değerler kulübüne üye olan öğrencilere tanınacak özel olanaklar diğer öğrenciler üzerinde dışlanmışlık algısına yol açacaktır.
*Hafta sonu,ara tatiller ve yarı yıl tatillerinde,izcilik çalışmalarında ve dış mekanlarda öğrencilerin bire bir etki altına alma çabaları öne çıkabilir.
ÇEDES’ in amacı, dayanakları ve uygulama esasları iktidarın siyasi ideolojik hedeflerine uygundur.
Değerler kulübü öğrencilerinin bir okulda en az 30 öğrenci ile oluşturulabilecek vurgulanırken bu öğrencilerle geleceğin çekirdek kadrolarını oluşturma amacı olabilir mi?
Okullarda çağın ihtiyaçlarına uygun pozitif laik bilimsel eğitim verilmesi gerekirken görev alanları ve çalışma teknikleri belirlenmemiş din görevlilerin okullarda görevlendirilmesi art niyetlidir. Bu görevlendirmeler okullarda öğretmenler arasındaki iç barışı ,mesleki dayanışmayı bozacağı gibi bazı velileri de tedirgin edecektir.
Kısa süreli,içeriği net olmayan bir eğitimle alınan bir sertifika ile öğrencilerin tek tipleştirme çalışmaları nafiledir.
Sosyal kulüp ve sosyal hizmet çalışmalarının bir çok okulda kağıt üzerinde gerçekleştiği gerçeği ortadayken bir dizi masrafa ,zaman kaybına ve gerçek eğitimin aksamasına yol açabilecek ÇEDES projesi tümüyle iptal edilmelidir.
Veli iznine bağlı olan bu çalışmalara karşı velilerde duyarlı olmalı,çocuklarının aydınlık geleceği için laik eğitimden yana tavır almalıdırlar.
Hasan Aydın – Emekli Eğitimci