Deprem zaten felaket, ama sonrası da ayrı bir afet.. Her alanda ki davranışlar kirlilik içerisinde. Ülke olarak afet sonrasına da az gelişmişlik mührünü vuruyoruz.
Böylesi acı günlerde, müdahaleyi dahi bu ülke plânlamış değil. Örneğin olası depremler yaşandığında o bölgenin yerel birimlerine destek sunmak için hangi illerdeki ekipler görev li olacaktır bu basit plân dahi yapılmış değildir.
İzmir depreminde depremin büyüklüğü ve ildeki etkisi dikkate alınarak gerekli olan kadar ekiplerin uygun olan illerden sevk edilmesi hem daha etkili çalışmayı sağlayacak iken, diğer ekiplerin gereksiz intikalleri önlenerek böylece gereksiz yığılmaya fırsat verilmemiş olacak idi.
Allah korusun ama bu felaketin hemen ardından İstanbul’da bir deprem yaşanmış olsa idi ne olacaktı ?. Belediyelerin ekipleri bir yana ilgili başkanları da İzmir’de. Buna gerek varmı ?..
Basın yayın kuruluşları ve bilim insanları ve daha bir çok kişi ve kurumlar, deprem sahnesinde gereksiz süre ve miktarda sahne almış oluyorlar. Bu elbetteki bilgisiz toplum olmamızdan kaynaklanıyor. Öyle olmasaydı bu kadar sürelerini depreme ayıran kanallar bilim insanları ile haber ve yorum enflasyonu yaşanmazdı. Sadece bu tarz haber anlayışı dahi toplumsal sağlığı bozma nedenidir.
Evet, az gelişmiş ülke olmak böyle bir şey. İktidar seçim derdinde ve bu afetlerden pirim devşirme peşinde, bunu gören muhalefet uymak istemesede etki altında kalarak benzer davranış göstermek zorunda. Bilim insanları bir birleri ile yarış yapar gibi basın açıklaması yapmakta, belediyeler sanki yarış içerisinde, ekipte görev yapanlar ile başkanları ekran kapma peşinde.
Bütün bu davranışları kökeninde ise geliştirilmemiş geri bırakılmış olduğu için bu tür davranışların üzerinde etki yaptırdığı belli olan ve aktörlerine çıkar odaklı pirim yaptıran bir toplum yapısı oluşu yatmaktadır.
Deprem sürecinde iki aktörü kutlamak gerekiyor. Birincisi İzmir BB Başkanı Tunç SOYER ve diğeri ise Ankara BB başkanı Mansur YAVAŞ.
Tunç Soyer, bu felakette en içten, en samimi ve görevinden başka amaç içerisinde olmadan örgütünü en rantabl ve en maksimum düzeyde sevk ve idare ederek üzerindeki sorumluluğu mükemmel bir biçimde yerine getirmiştir.
Tunç Soyer’in deprem sonrasında bu tür adetleri en az zararla atlatmak için yapılması gereken önemli çalışmalara odaklanmış olması bence çok önemlidir.
Mansur YAVAŞ ise gerekli gördüğü bir katkıyı sessiz sedasız bizzat gelerek yapıp ortalıkta gözükmeden görevinin başına dönmüştür.
İşte bize az gelişmiş toplum olsak ta , kendilerini her anlamda geliştirmiş bu túr siyasiler, liderler lâzımdır. Onların öncülüğünde ancak ileriye doğru atılım yapmanın koşullarını elde edebiliriz.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.