14 YILLIK AZİZ KOCAOĞLU DÖNEMİNİN BIRAKTIĞI ENKAZ İL TEŞKİLATI, TİPİK İL BAŞKANI ve TUNÇ SOYER’İN BAŞARISI…
Uzun süre iktidar da kalınan yerler, etkili genel merkezi yönetiminin olmadığı dönemlerde partilere kayıplar
yaşatıyor. Merkezin yereldeki örgütü ile sağlıklı ve dengeli yürümeyen organik bağı, yereldeki yozlaşmış,
egoist ve çıkarcı kişiliklerin hakimiyeti ele geçirmesi ile sonuçlanıyor.
İzmir ve Malatya, bu anlamda pilot iller konumundadır. Bu iki ilimiz CHP’de örgüte örgütlenmeye dâir bir çok
derslerin çıkartılıp etkili örgütlenmenin önündeki sorunları kavramamıza yardımcı olacaktır.
İzmir’liler, partiler üstü yanları ile, cumhuriyet ve Mustafa Kemal ATATÜRK sevdalısıdır. AKP ve başına
inat rakı balığı sever. İzmir’li AKP ve başına inat Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ü sever bağrına basar. Daha
bir çok nedenlerle İzmir’li, AKP’ ye inat Cumhuriyet Halk Partisini de sever. Ama bu sevgisinin açık büfe
olmadığını da hatırlatır… İzmir’li çağdaş ve kendine özgü kültürel değerleri ile kendisini ülkesine karşı da
sorumlu hisseder ve bu nedenle CHP ‘de buluşarak bunu başarmak ister.
Ancak ve ne yazıktır ki bu güzel insanlara hitap edecek, her geçen gün daha mükemmelleşecek bir CHP il
yönetimi var olacağına, tam tersine ondan uzaklaşan, onun bu güzel ve ulvi duygularını suistimal eden il
yönetimleri ile sürekli baş başa bırakıldı. Tabiki bu tablo, asla CHP’li olmayacak çıkar odaklı çalışan kişiler ve
onların oluşturduğu yapılara fırsat verilerek gerçekleşti.Bu ekiplerin kişisel çıkara dayalı sözde yönetimleri,
muhalefetin güçlenmesini önleyecek davranışlar ile,cumhuriyetin düşmanlığını yapanların değirmenine
de hatırı sayılır boyutta su taşımış oldular…Aktörlerin yerleri farklı da olsa, aynı hedefe doğru yönelerek, aynı
işlevleri ustalıkla sürdürmüş oldular.
Süreci izlersek eğer, aşağıda ki gibi anlatmaya başlarız.O günkü dönemin yetersiz genel merkez yönetimi, Aziz
Kocaoğlu gibi partiye ve Türkiye Cumhuriyetine değer katma niteliğinden, birikiminden yoksun bir kişinin,
talihsiz yaşanan süreçler sonunda, hasbel kader uzunca bir süre, İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı
olmasına fırsat vermiş oldu. Genel merkezin kişi tanıma yetisi ve yöntemi ile ilgili alanı, son derece boştu.
Aziz Kocaoğlu yakaladığı bu olanağı, kişiliğine uygun bir davranış ile, kendisi ve etrafı için fırsata
dönüştürmek adına kolları sıvamakta gecikmedi. Bu hedefinde ufak ufak yol alan Aziz Kocaoğlu, bir nevi
solun Recep Tayyip Erdoğan’ ı olmuş, sol gösterip sağ vurmuştur. Başkanlık serüvenini giderayak o çok
övündüğü İstinye Park ile nihayetlendirdi ki, bu onun 14 yıllık görev anlayışını ve amacını bizlere anlatmaya
yetti..Biliniyor ama yine belirtelim. Aziz Kocaoğlu tarafından Üçkuyular semtinde Halk, pazar yerinden
viyadükler altına atıldı, belediyeye ait kamu arazileri ve işletmeler, o projenin sahibi firmaya adeta peşkeş
çekilmişti.
Kimse durduk yere, spor olsun diye bir holdinge, halka rağmen kıyak yapmaz. Üstelik kentin ve ulusal
ekonominin, kültürümüzün aleyhine olacağı açık seçik belli olan bir AVM projesine, devasa kıyakları hiç
yapmaz. Bakınız, Aziz Kocaoğlu döneminde, AKP’ye yakınlığı ile bilinen özellikle inşaat ve AVM firmaları,
İzmir’ de ihya olmuşlardır. Bu nasıl CHP’li olmaktır.
Adında HALK yazan CUMHURİYET HALK PARTİSİ
gibi bir partide, halkı pazar yerinden viyadükler altına
fırlatılır, halk karşıtı iktidar partisi AKP’nin yandaşı
konumunda ki holdingleri, firmalar kollanırmı ?. Üzerine
üstlük bu son AVM’ de en mükemmel konumda ki
devasa dükkanın da kendi firmasına ait olması yakışık
düşermi ?… Bu AVM için Aziz Kocaoğlu ” İzmir’ linin
başına talih kuşu kondu ” demiş idi. Talih kuşunun
İzmir’linin başına değilde kimin başına konmuş
olduğunu böylece kolayca görmüş olduk. İzmir’ li o
AVM’ye para harcamaya gidiyor, dükkan almaya değil..
İzmir’de Aziz Kocaoğlu ile başlayan bozulma
süreci, elbette Genel Merkeze de sirayet etmiştir..
Bu arada onu belki geride bırakacak ve hatta onun
bu evrilmesinde önemli hizmeti bulunan Abdül
Batur’u da unutmayalım. Hani şu sağcı ve rantçı,
imar suçları işleme alışığı olup da defalarca yüce
mahkemelerimizde hüküm giyen adli sicili bozuk şu
anki Konak Belediye başkanı Abdul Batur’u.
Bu gün hala Aziz Kocaoğlu’nun bozduğu il
teşkilat yapısı, olumsuzluklarını sürdürerek devam
etmektedir. Öyleki bu bozulmuş teşkilat yapısının
olumsuz etkileri, partinin iktidar yolunda yakalaması
gereken performansının önünde büyük engelin
neredeyse merkezi olmuştur. Çünkü yereldeki partili
olamayacakların il yönetimi, genel merkezin önemli bir
kısım isimleri ile organik bağ içerisine girmiş, bozulma
çok yönlü ve çok etkili olmuştur.
Aziz Kocaoğlu başkanlık döneminde il başkanlığını,
ilçe başkanlıklarını, partinin il örgütü organlarını,
ilçe belediye başkanlarını ve bütün meclis üyelerini,
kurultay delegelerine kadar büyük şehir olanaklarını
kullanarak kişisel çıkar odaklı bir motivasyon ile
dizayn etmiştir. Bu, en başta onun, İzmir’linin,
partililerin iradesine saygısızlığıdır. Basın önünde
partili milletvekili ile düzeysiz küfürlü kavgası,
partilileri aşağılayıcı tavırları, cumhuriyet ve Atatürk
düşmanı fetullah gülenin bir takım faaliyetlerini öven
konuşmaları ve buna benzer bir çok parti ve onun
kurduğu cumhuriyetimize yakışmayan davranışları
biliniyor.
Bu gün, birincisi sağcı ve rantçı, imar suçu işleme
alışığı olan, adli sicili bozuk Abdul Batur, ikinciside
kucağında taşıyarak il başkanı yaptığı ilginç ve bir
o kadar da tipik il başkanı, Aziz Kocaoğlu’nun CHP’
ye bıraktığı en büyük iki ucube eseridir. Bu iki eser
bu gün de dün olduğu gibi parti ve ulus aleyhine
işleri plânlamaktadır. Elbette bu iki defolu ve asla
CHP’li olamayacakları eylemleri ile tescilli olan bu iki
kişinin hevesleri, bu defa kursaklarında bırakılacaktır.
Bunlardan ilki ise kamu aleyhine işlediği somut işleri
nedeni ile elbette yüce Türk Yargısının süzgecinden
geçecektir.
BU YAPIYA RAĞMEN TUNÇ SOYER’İ KUTLAMAK
GEREKİYOR ANCAK ;
Çok daha fazla anlatılacakların ışığında, Tunç Soyer’in
Büyük Şehir Belediye Başkan adayı olma başarısı
ile başlayan yeni dönem için de bir şeyler söylemek
önemlidir. Tunç Soyer, yukarıda ana hatları ile
belirttiğim bozulmuş İzmir Teşkilat yapısının etkinliği
sürmekte iken görev başı yapmıştır. O nedenle onun
henüz kısa süre sayılacak görevindeki performansı,
olumuluk adına ciddi bir düzeltme katsayısına tabi
tutulmalıdır. Bana göre böyle bir yapıyı devir alan
Tunç Soyer, toplamda başarılı olmuştur. Elbette daha
başarılı olunabilmesi, onun söylemi ile başka bir tarım
mümküm gibi, başkanlığı ile ilgili başka bir başarı
öyküsü de mümkündür.
Tabiki Tunç Soyer’in Büyük Şehir Belediye kadroları
ve örgüt yapısı ve buna bağlı olarak yönetimine
geçmiş olduğu belediyenin rantabl çalışması hakkında
kapıldığı endişeleri onu, başta Aziz Kocaoğlu’nun
genel sekreteri olmak üzere, diğer üst kadroda yer alan
isimlere mecbur olduğu düşüncesine itmiştir. Tabi ki bu
doğru bir düşünce değildir.
Ben olsaydım, koltuğa oturduğum ilk gün, başta
genel sekreter olmak üzere diğer önemli üst kadroda
bulunanları görevden alırdım. Çünkü her başkan,
parti ilkeleri ve politikaları ile örtüşen kendi vizyonuna
uyumlu kadrosunu belirleyerek öncelikle inandırıcı
olabilir, ardında da başarılı kendi sürecini başlatır. Aynı
zamanda bu davranışı ile kitlesine özgüven aşılamış
olur. Bunu yaparkende elbette yönetimin kontrolünü
ve etkinliğini yumuşak bir geçis süreci ile stratejik
davranarak yapar. Unutulmanalıdır ki bütün örgütsel
yapılarda, mevcut birim yöneticilerine alternatif
olabilecek, ancak onlara gizli karşıtlığı olan kurum içi
nitelikli yedekler her zaman vardır. Kaldı ki kurum dışı
kaynaklardan nitelikli takviyeler ile bu yapı daha da
tahkim edilir. Tunç SOYER, devir aldığı genel sekreter
ve diğer önemli kadrolarda bulunanların üzerinden,
Aziz Kocaoğlu’nun etkisini sıfırlayamaz. O çokta
kendi vizyonuna göre çokta nitelikli olmayan kurmay
kadro ve aşağıya doğru ki hiyerarşide yer alanlar, ona
canla başla vede yine onun söylemi ile aşkla, dostane
bir tutum ile sarılarak çalışamaz. Nitekim bunun,
büyükşehirin en yukarıdan en alt birimine kadar somut
verileri ile yaşandığını, yaşanmayada devam ettiğini
görüyoruz.
Sayın Tunç SOYER, Büyük Şehir Belediye alanların da
yakalayacağı bilimsel ve ilkesel yöntem başarısını,
kısa sürede partinin siyasal alanlarına etkili bir
şekilde aktarması, mevcut bozulmuş yapıyı etkisiz
kılacak iken, beraberinde partiye büyük faydalar
sağlamış olacaktır…Buna da büyük gereksinim vardır.
Tunç SOYER’ in devraldığı kadro için bu davranışta
bulunmayışını, belkide onun nezaketine bağlamak
mümkün. Ancak partinin ve onun etkilemiş olduğu
bütün İzmir yapılanmasının bu anlamda nezaketi
hak etmediği açıktır.. Kaldı ki toplumsal içerikli görev
alanlarda bulunanların duygusal davranma hakları ve
şansları da yoktur.
AZİZ KOCAOĞLU’ NUN BİR ZAMANLARIN KOKUŞAN
KÖRFEZİ GİBİ BOZDUĞU İL ÖRGÜTÜ KARŞISINDA,
PARTİYE VERİLMEYE DEVAM EDİLEN ZARARI
ÖNLEMEK İÇİN NE YAPILMALIDIR ?..
Bütün bunların bize anlattıklarına bakarak, yarın adına
fayda üretecek durum yaratmaya bakmalıyız. Dolayısı
ile, Genel Merkezin, daha doğrusu Genel Başkanın
çok önceleri İzmir’e çok etkili çok radikal bir yöntemle
müdahale etmesi gerekirdi. O kadar çok bulguların
ışığında, Aziz Kocaoğlu’nun ve onun yapılandırdığı
bütün il teşkilatının, Genel Başkan ve Genel Merkez
hakkında, hangi parti zararlarına neden olacak tutum,
bilinen, bilinmeyen, somut, soyut eylemler içerisinde
olduklarını anlatmaya kalksak, kitap olur. Belki iki, belki
üç cilt. Bunlara rağmen İzmir için sürekli beklenen
genel merkez operasyonunun bir türlü yapılmamış
olması, parti aleyhine çok büyük maliyetlere neden
olmuştur. Bozulmuş yapı, bozuk niyet ve tutumlar ile
İzmir’i daha kronikleşmiş hastalığa mahkum etmiştir.
Gelinen noktada İzmir, CHP için çantada keklik
olmaktan uzaklaşma trendine doğru sürüklenmektedir.
BU SÜRECİ DİYALEKTİK DÜŞÜNEREK, DÜNÜ, BU GÜNÜ
YARINA BAĞLAMALIYIZ.
Önümüzde tarihi belli olmasa da yapılacak önemli
bir seçim var. Seçim yapılsa da yapılmasa da, yine
önümüzde tarzı ve yöntemi farklı da olsa milletimiz
için bir seçim, tercih vardır.. Bu sürecin kazanmak
adına doğru yönetilmesi, güçlendirilmiş bir örgütü
yaratmaya bağlıdır. Onun belirleyeceği en etkili
adayların tespit edilip aday yapılarak milletvekilliğine
taşınmasıda buna bağlıdır. Çünkü bu yeni meclis, AKP’
nin ağır tahribatlarını giderecek meclis olacak olup,
Cumhurbaşkanlığı sisteminin de sonlandırılmasını
sağlayacak meclis olacaktır. O nedenle çok önemli
görevler üstlenecek yeni meclisin, niteliğinin de çok
yüksek olması, adeta cumhuriyetin ilk meclisi gibi idrak
edilmesi ve o ruh ile görev yapmasını sağlamak şarttır.
Özellikle son dört dönemde seçilip göreve gönderilen
İzmir Milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu, ne partiye,
ne İzmir’e ve dolayısı ile nede ülkemize karşı üzerlerine
düşen görevleri yapmamışlardır. Bu dönemlerde
İzmir ile ilgili kararlar ve tasarruflar İzmir’in seçtiği
milletvekillerinin insiyatifinde seyretmemiş, il dışında
ki isimlerini bildiğimiz ve benimde çok kez onları dile
getirmiş olduğum milletvekilleri tarafından, İzmir
ile ilgili insiyatifler kullanılmıştır.. Yani önemli bir
kısım İzmir Milletvekilleri, İzmir’linin iradesine sahip
çıkmamış, onların yerine insiyatif kullananlarda İzmir’li
partililerimizin iradesine saygısızlık yapmışlardır. Bu
sürecin her hangi bir yerinde bulunmuş olanlar ne
yurtseverledir, nede Cumhuriyet Halk Partilidir…Bu ayıp
artık bir daha yaşanmamalıdır.
İşte İzmirde bu sürecin işletilmesi için, Genel
Başkanı, partiyi hedefe uygun kararlara, sonuçlara
ulaştıracak bir danışma kurulunun şekillendirmesi ile
işe başlanmalıdır. Bu kurul, partinin ve cumhuriyetin
ilkelerini kişiliğinde içselleştirmiş, birikimi ve dürüstlüğü
ile kendisini kanıtlamış kişilerden oluşmalı ve
onlara en bilimsel yöntemleri kullanma olanaklarıda
sunularak, istenilen hedefe, sonuca ulaşmada yardımcı
olunmalıdır. Bu süreç içerisinde Tunç SOYER’ in
kurulun etkinliğini artırmak adına rol üstlenmesi gerekli
olup, her olasılık düşünülerek, olumsuz sapmalara
karşıda ilave önlemlerin de devreye sokularak, oto
kontrolü sağlayacak bir işleyişe sahip olmasına dikkat
edilmelidir.
Burada mutlaka yapılması gereken, kirliliği,
bozulmuşluğu defalarca kanıtlanmış olan il teşkilatının,
bu süreçte asla yer almamasıdır. İl başkanı ile
birlikte ilçe başkanları ve onlar ile içli dışlı olmuş
yakın çalışma unsurları, ya görevden alınmalı, yada
bilinen yöntemler kullanılarak pasifize edilmelidirler.
Yine partinin il örgütünü kirletme ve yozlaştırma
adına, görev alanlarından kaynaklı maddi olanakları
kullanarak, önemli ortam ve katkı sunan eski, yeni
ilçe belediye başkanları da aynı işleme tabi tutularak
etkisizleştirilmelidirler. Burada adli sicili bozuk, sağcı
ve rantçı Abdul Batur, özellikle eylemsizlik hapsine tabi
tutulmalıdır.
Eğer bu veya buna benzer yöntemler devreye sürülmez
ise, bozulmuş, hatta üye tabanından başlayarak
yukarıya, yani il başkanına kadar kirlenmiş, işlevini
yitirmiş, parti ilkelerine göre yok sayılma durumuna
düşmüş İzmir İl Teşkilat yapısının ve onun genel
merkez uzantılarının insiyatifi ile belirlenecek
milletvekili adayları, bu son derece olumsuz yapının
TBMM ‘ne yansıması anlamını taşıyacaktır. Örneğin
bu gün geliş sürecinin de teyit ettiği gibi niteliği, siyasi
kişilik yoğunluğu düşük, sığ il başkanının milletvekili
adayı olabileceği düşünülecek olursa, bunun partiye
ve ülkeye yapılmış en büyük kötülük olacağı belli
değimlidir ?.. Bu il başkanının kendi yeteneği, bilgisi,
birikimi ve özellikleri ile değil de, Aziz Kocaoğlu’nun
kucağında il başkanlığına taşındığını biliyoruz. Dolayısı
ile göreve geliş serüveni belli olan bu il başkanı,
doğaldır ki teşkilatına sahip olamamış, partisinin
kazandığı kaleleri adeta düşmana bir bir teslim etmiş
sözde bir il başkanı olmuştur. Dahası partiyi ilkeleri
doğrultusunda demokratik hukuk kuralları içerisinde
yönetip birlik ve beraberliği pekiştireceğine, tam tersine
partiyi küçültmek, örgütü ayrıştırmak, çıkar odağı
olmuş kişiler ile partiyi bu çıkarlar için araçsallaştırmak
adına görev yapmıştır. Zaten CHP gibi yüce bir partinin
İzmir gibi bir ilde il başkanı olabilmek, oldukça önemli
ve değeri yüksek vasıflar gerektirir ki bu il başkanı,
bu vasıflar ile aynı cümle de dahi zikredilemeyecek
bir kişidir. CHP, birilerinin kucağında taşınanların il
başkanlığı koltuğunu doldurabileceği bir parti değildir.
Son cümle önemle yeniden belirtmek isterim ki,
Sayın Genel Başkanın bütün illerde, eğer varsa ki
bence çok var, yıpranmış, bozulmuş, parti ilkelerini
unutmuş, tabanı ile yabancılaşmış ondan uzak ama
kendi kişisel çıkarlarına yakınlaşmış bütün unsurları
tecrit ederek milletvekili adayları belirlemesi bu
defa çok çok çok önemlidir. Bunun başarılması
ile genel başkanda rahatlamış olacaktır. Buradan
bütün yurtsever partililerimize seslenmek isterim
ki dürüst, sorumluluk duygusu, ulus kaygısı, ülke
sevgisi, Mustafa kemal ATATÜRK yoldaşı olan bütün
partililerimizin bulundukları yerden ses çıkartmaları,
seslerini yükseltmeleri gerekiyor. Bu ses, partiyi kirleten
kişilerden çok çok çok daha yüksek çıkmalıdır. Partiyi
kirleten, partiyi çıkarları için kullananların alanlarını
daraltmak için daha çok partiye dahil olmalıyız, daha
çok sesimizi yükseltmeliyiz.. Bu gün bu görev, daha
çok önemlidir, daha çok vatanıdır.
EGEDE YAŞAM
Özgür İnternet Gazetesi – Halkın Yanında
egedeyasam.net
egedeyasam.com